tüp bebekte kimyasal gebelik oranı
Comment Trouver Un Site De Rencontre 100 Gratuit. Cerrahi sperm arama PESA, PTSA, TESE Erkeğin menisinde hiç sperm olmaması durumunda azospermi mikroenjeksiyon işleminde kullanılacak olan spermin testislerden alınması gündeme gelmektedir. Bu uygulamanın başlaması ile erkek kısırlığı konusunda devrim yaşanmıştır. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında kanalların içine ince bir iğne ile girilerek sperm aranır PESA. Bu tür olgularda kendi kliniğimizde sperm bulma oranımız % Tıkanmanın olmadığı durumlarda işe problem daha karışıktır. Bu durumlarda erkek yumurtalığının çeşitli bölümlerinde çok kısıtlı da olsa bir üretim söz konusu olabilmektedir. Yumurtalığın çeşitli bölümlerinden çok sayıda küçük parça alınarak bu parçaların içerisinde sperm hücresi aramak gerekmektedir. Parçalar iğne ile PTSA ya da açık cerrahi ile alınabilir TESE. Bu teknikle hastaların yaklaşık %60''ında sperm bulunabilmektedir. Üretim bozukluğuna bağlı azospermi olgularında gebelik oranlan biraz daha düşüktür. Destekli Yuvalanma Assisted Hatching Tüp bebek merkezlerine başvuran çiftlerin yarısından fazlası embryo gelişmesine rağmen gebelik olmamaktadır. Döllenme olmasına rağmen gebelik oluşmamasının kaynağı muhtemelen embryonun rahime yerleşme safhasındadır. Embrıyonun rahim içine yerleştirilmesini takiben değişik olaylar oluşmaktadır olarak embryo bölünmeye ve büyümeye devam etmekte belli bir boya erişince kendisini çevreleyen zarı zona pellusid yırtarak endometrium olarak adlandırılan rahim içindeki dokunun derinliklerine yerleşerek büyümesine burada devam etmektedir. Gebeliğin oluşmamasının en önemli nedeni embryonun bu zarı yırtarak dışarıya çıkamaması ve dolayısı ile rahim duvarına yerleşememesi olduğu kabul edilmektedir. Bu problemi çözmek için embriyoyu, çevreleyen bu zarda embriyo transferi işlemi öncesi kimyasal veya mekanik yöntemlerle küçük bir delik açılarak embryonun bu zarı yırtması ve rahim duvarına yerleşmesi sağlanmakta Yapılan bilimsel çalışmalar bu yöntemle gebelik oranlarında hissedilir bir yükselme olduğunu göstermektedir. Bu teknik kısaca şu şekilde uygulanmaktadır ilk olarak embryo mikroskobik bir tüp yardımı ile duvarından emilerek sabitleştirilmekte daha sonra yine mikroskobik bir iğne ile embryo duvarından teğet geçilerek iki noktada delik açılmaktadır. Embryo rahim içinde büyümesi devam ederken zayıf olan bu noktalarda zarını delebilmektedir. Preimplantasyon Genetik Tanı PGT Preimpantasyon Genetik Tanı PGT, ailesinde genetik hastalıklar olan çiftlerin ya da uygulanan tedavilere cevap vermemiş infertil ailelerin tüp bebek tedavisi kullanılarak sağlıklı bebeğe kavuşmalarını sağlayan yeni bir genetik tanı yöntemidir. Bu teknikte çiftlerden elde edilen embryolar tek tek incelenerek genetik olarak sağlıklı olan embriyolar anormal embriyolardan ayrılır ve anne adayına genetik olarak normal olduğu saptanan embriyolar transfer edilir. Bu sayede genetik bozukluğu olan çocuğa sahip olma riski yüksek olan çiftler için hamilelik en başından kontrol altına alınmış olur. tüp bebek tedavisinde olumsuz sonuçların başlıca sebeplerinden biri kromozom anomalisi dolayısıyla meydana gelen düşüklerdir. Ayrıca ülkemizde sıklıkla görülen talasemi ve orak hücreli anemi genetik hastalıkların gebelik öncesi analizi de PGT ile yapılabilmektedir. Gelişen genetik teknikler ve bilgiye ulaşma olanaklarının artması çiftlerin, PGT ve diğer prenatal tanı yöntemleri hakkında sağlık merkezlerine başvurmalarını kolaylaştırmıştır. Asıl amacı aileleri sağlıklı bebeklerine kavuşturmak olan tüp bebek, Preimpantasyon Genetik Tanı'nın uygulanması ile birlikte başarıya ulaşma konuşunda bir adım daha atılmasını sağlamıştır. Blastokist Transferi Son dönemlerde geliştirilmiş medium sistemleri kullanılarak embryo canlılığı laboratuvar ortamında daha da uzatılmış ve buna bağlı olarak günümüzde tüp bebek merkezlerinde, daha yüksek gebelik oranlarının elde edildiği 5. ya da 6. gün transferleri yaygınlaşmaya başlamıştır. Buna blastokist transferi adı verilir, embryonun ana rahmine tutunmadan önce ulaştığı en son aşamaya blastokist aşaması denir. Blastokist transferinin avantajları şunlardır • Gelişim potansiyeli daha iyi olan embryoları seçebilme• Canlılığı yüksek olan daha az sayıda embryo transfer ederek çoğul gebelik olasılığını azaltması• Embryo gelişimini daha iyi gözleyebilme• Embryoları en yüksek gelişim potansiyeline sahip oldukları dönemde yani blastokişt aşamasında döndürebilme• Preimplantasyon genetiği uygulayan merkezlerde trophectoderm blastokiste ait iç hücre tabakaları biopsisi uygulayabilmek ve bu doku embryonik olmadığı için etik problemleri ortadan kaldırabilmek.• Embryo canlılığının incelenebileceği metodlara fırsat tanıması. Embryo Dondurma İnsan gametlerinin ve embryoların dondurulmasının tüp bebek tedavisinde büyük önemi vardır. Tüp bebek tedavilerinde çoğul gebelik riskini en aza indirmek için genel yaklaşım en fazla iki embryo transfer etmektir. Bu durumda akla gelen ilk soru elde edilen fazla embriyoların ne şekilde değerlendirileceğidir. Bu şekilde elde edilen fazla embriyoların dondurulması hastaya hem ekonomik, hem de psikolojik bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca dondurulan embriyolar transfer edileceği zaman hasta herhangi bir tedaviye gereksinim duymamaktadır. Embriyo dondurma işlemi tüp bebek tedavilerinde başarı şansını arttıran bir işlem olarak da değerlendirilebilir. Embriyo dondurma ve çözme işlemi, embriyolar kimyasal maddelerle krıyoprotektan dengelendikten sonra soğutulması ve -196°C sıvı nitrojen içinde depolanması, çözüldükten sonra da krioprotektan ortamından uzaklaştırılarak ileri gelişimi sağlamak için özel kültür ortamlarının içine alınmasıdır. Her iki işlemde çok dikkatli yapılmalıdır. Rutin tüp bebek ve mikroenjeksiyon tedavisinde embriyo dondurma ile gebelik oranları -25 arasında değişmektedir. Aynı siklusta gebelik elde edebilmiş ve kalan embriyolar dondurulmuş ise bu kez gebelik oranı %40 kadar olmaktadır. Çiftlerden izin belgesi alınarak dondurulan embriyolar Türkiye'de 1997 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile üç yıl boyunca sıvı nitrojen içerisinde saklanabilmektedir. Endometriyal ko-kültür Bu yöntemde tedaviye başlamadan önceki ay rahim içinden alınan küçük bir parça endometrial biopsi yapay olarak laboratuvar ortamında hücre kültürü yapılarak geliştirilir. Embriyolar bu hücre tabakasının üzerine konarak büyümeleri izlenir. Ko-kültür özellikle 1990 lı yılların başlarında embriyo kültür ortamlarının embriyoları ileri gelişim aşamalarına kadar desteklemedikleri için ortaya atılmış bir yöntem olup bugün araştırma dışında pek kullanılmamaktadır. Ko-kültürlerin tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları olan çiftlerde kullanılması ile gebelik oranlarının arttığını gösteren bir çalışma vardır Spandorfer 2003. Bugüne kadar diğer araştırmacılar tarafından benzer sonuçlar yayınlanmamıştır. Çalışmanın en önemli zayıf noktası ise randomize diye tabir edilen grupların rastgele seçilmemiş olmasıdır. Ayrıca gebelik oranlarını artırıcı etkinin ko-kültüre mi yoksa rahim içinde oluşturulan kontrollü travmaya mı bağlı olduğu tartışmalıdır. Ko-kültürlerin popülaritesini kaybetmesindeki en önemli neden ise son yıllarda kullanılan ve embriyo gelişimini 5-6. güne kadar destekleyen ardışık kültür ortamlarının çıkmış olmasıdır. Bu ortamlarda blastokist aşamasına giden embriyo oranı ko-kültür yapılanlardan farksız ve hatta daha iyidir. Embriyo yapıştırma Özellikle ileri yaştaki kadınlarda ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan çiftlerde embriyo glue adı verilen yapıştırıcının kullanılması ile gebelik oranlarında artma olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Biz kendi kliniğimizde yaptığımız iki çalışmada seçilmiş çiftlerde kadın yaşının 39'un üzerinde olması ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı embriyo yapıştırıcısının faydalı olduğunu gördük. Bu grup hastalarda kullanımını öneriyoruz. Ancak çiftlerin bunu bir mucize gibi algılamamaları gereklidir.
Tüp Bebek gebeliği ve riskli gebelikler İlk 3 aya dikkat Tüp bebek yöntemiyle hamile kalan anne adaylarının gebeliğin özellikle ilk 3 ayında daha dikkatli izlenmesi gerekiyor. Tüp bebeğe başvuran anne adayının gebeliği, ilerleyen yaşla birlikte yaşanabilecek sorunları da gündeme getiriyor. Anneden veya bebekten kaynaklanabilen bu sorunlar ciddi boyutlara ulaşabildiği için takipler büyük bir titizlikle yapılması gerekiyor. Yüksek riskli gebeliklerin görülme sıklığı; her 5 gebelikten biri yüksek riskli gebeliktir. Ancak tüp bebek merkezi gibi referans merkezlerinde bu oran her iki gebelikten birine dek yükselebiliyor. Bir gebelik neden riskli olabilir? Anne adayının kronik bir sağlık sorunu olması, önceki gebelikte riskli gebelik oluşturacak bir tıbbi sorun yaşamış olması, gebelik kaybı öyküsünün bulunması önemlidir. Ayrıca; * 35 yaş üzerinde kromozomal anomalili bebek ihtimali artar. * 17 yaş altında bebekte gelişme geriliği olabilir. * İkiz veya üçüz gebelikte erken doğum ve benzeri çoğul gebelik sorunları ile karşılaşma riski yükselir. * Şeker, guatr, yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları, kansızlık veya pıhtılaşma sorunları varsa risk artar. Tüp bebek yöntemi ile sağlanan gebelikleri riskli gebelik olarak özellikle gebeliğin ilk 3 ayında evet. Ancak tüp bebek yöntemine bağlı olan ve olmayan riskler var. Genellikle daha ileri yaşlarda sağlanan bu gebeliklerde yaşa ve kişinin eşlik eden genel sağlık sorunlarına bağlı risk artışı daha sık karşımıza çıkıyor. Tüp bebek tedavi programına giren kadınlarda guatr, insülin direnci ve pıhtılaşma sorunları gibi sağlık problemlerinin görülme olasılığı artıyor. Ayrıca kromozom anomalilerine de daha sık rastlanıyor. Genel toplumda kromozom anormalliklerine yüzde 2-3 oranında rastlanırken, tüp bebeğe başvuran çiftlerde bu oran yüzde 5-6 olarak tespit ediliyor. Yani zaten artmış bir risk söz konusu. Bu nedenle gebelik öncesi genetik danışmanlık ve gebelik sırasında genetik bozukluk olasılığına karşı daha dikkatli olunması gerekiyor. İlk 3 ay neden farklı? Embriyo transferi işleminden 12 gün sonra gebelik testi yapılıyor. Bu bekleme sürecinde embriyoların tutunmasını sağlamak için bazı destek tedavileri kullanılıyor. Bu ilaçların bebeğin plasentası oluşana dek bir miktar devam edilmesi gerekiyor. Ancak destek ilaçlara rağmen bu yöntemle sağlanan gebeliklerde erken gebelik kayıpları riski genel toplumdan biraz fazla. ÜST ÜSTE İKİ DÜŞÜK Eğer anne tek düşük yapmış ise yüksek riskli gebelik kapsamına alınmaz. Ancak üst üste iki veya üç düşük yapmış bir kadına doktoru ileri sağlık taramalarını yapmalıdır. Düşük tehdidi tablosu çok erken gebelikte ortaya çıkıyorsa rahim içindeki bebekte ağır bir anormallik olasılığı yüzde 65'lere kadar çıkar. Dolayısıyla gebeliğin düşükle sonuçlanması 'sağlıksız olanın doğal yolla elenmesi mekanizması' olabilir. Ancak eşlik eden sağlık sorunlarının tedavi edilmesi ile sağlıklı bebeğin düşükle kaybedilmesi önlenebilir. Riskli gebelik kategorilerinin ilk sıralarında yer alan çoğul gebeliklerde bebek sayısı arttıkça gebelik süreci kısalmakta ve daha erken doğum olmaktadır. Kuvöz bakımı her zaman başarı öyküleri ile değil bebekte kalıcı sağlık sorunları ile sonuçlanabilmektedir. Riskli gebeliğin belirtileri var mı? Anne adayı bunu anlayabilir mi? Anne adaylarının saptayabileceği bazı risk faktörleri vardır. Özellikle erken uyarı sistemlerine dikkat; Kanama, ağrı ve ateş! İlk 3 ayda bu 3 durum bebek için tehlikeli olabilir. Düşük riski ilk 8 haftada daha fazladır. Ancak vajinal kanama gebeliğin her döneminde acil bir sorundur. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde de aynı belirtilere dikkat edilmesi gerekir. Ayrıca ellerde, ayaklarda ve yüzde şişme ödem, 20. haftadan sonra haftada 400-500 gram veya ayda 2 kg. üstünde kilo alınması; kan basıncının 14/9 veya üstünde olması, gözlerde sinek uçuşması veya görme bulanıklığı gibi belirtiler veya bebeğin daha az oynaması riskli gebeliğe ait ipuçlarıdır. Ayrıca vajinal akıntıların artması, kasık ağrısı, su gelmesi, baş ağrıları, şiddetli bulantı, ağrılı ve sık idrar diğer önemli sağlık sorunlara işaret edebilir. Bu tür durumlarda gebelerin derhal doktoruna haber vermesi gerekir. Erken dönemde gebelik kesesinin rahmin için olduğu, çoğul gebelik mi, çift yumurta ikizi mi gibi kritik soruların cevabını ultrason muayenesi veriyor. Yüksek riskli gebelik ise üç-dört haftada bir yapılacak ultrason ile bebeğin büyümesi izlenir ve olası yapı anormallikleri saptanmaya çalışılır. Bunun dışında gebeliğin 11-14. haftası arasında ikili test ve 'ense kalınlığı' ölçülerek down sendromlu bebek riski saptanır. 16-18 haftalarda anne kanında yapılacak 'AFP ölçümü veya üçlü/dörtlü tarama testi'yle yine kromozomal anomali ve 'nöral tüp defekti' saptanabilir. Ultrason ile anormallik taşıyan bebeklerin büyük çoğunluğu saptanabilir. Kromozom anomalileri açısından risk varsa bebeğin eşinden plasenta biopsi veya içinde yüzdüğü sıvıdan amniosentez örnek almak suretiyle kesin tanı konabilir. Gebelik şekeri, preeklampsi gibi sağlık sorunları için beslenme programları, gereğinde ilaç tedavisi ve anne adayının izlemi yapılmalıdır. Düşük riski ve erken doğum riski varlığında istirahat ve ilaç tedavileri ile oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir. İkili test nedir? Down sendromu riskini gebeliğin erken döneminde belirler. Bebeğin ense kalınlığı ve baş-popo mesafesi ölçüldükten sonra anneden kan alınır. Görülebiliyorsa burun kemiği ölçülür ve bu bilgilerle birlikte annenin yaşı ve kilosu bilgisayar ortamına aktarılarak 'down sendromu risk belirlemesi' yapılır. Değer 1/250'nin altına indiği zaman, "Acaba bebek down sendromlu mu?" sorusunu getirir ama mutlak değildir. Bu; 249 anne sağlıklı, biri down sendromlu doğuracak anlamına gelir. Üçlü test nedir? 16-22'nci haftalar arasında, anne adayının kanında üç ayrı hormon incelenir. Beraberinde annenin yaşı, gebelik haftası ve kilosu bilgisayara aktarılarak 'down sendromu risk olasılığı' hesaplanır. İkili veya üçlü testte sorun çıkması, bebekte mutlaka down sendromu olduğu anlamına gelmez. Dörtlü test nedir? Amniyosentez nedir? Amniyosentezde; bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısından örnek alınarak kromozomlarına bakılır. Gebelikte 16-20. hafta arası veya 22. haftada yapılır. İkili ve üçlü test sonuçları down sendromu riski yönünden şüpheli çıkarsa yapılır. Amniyosentez uygulamalarında eskiden kanama, düşük ve enfeksiyon daha sık görülürdü. Bununla birlikte yine de amniyosentez nedeniyle sağlıklı bebek kaybedilebilir. Bu risk 1/200 oranındadır. Testlerin yanılma payı Elbette var. Örneğin ultrason ile anormalllikleri saptama oranı ultrasonu yapan kişinin tecrübesi ve bilgi birikimiyle ve cihazın teknik olanakları ile yakından ilişkili. Ayrıca büyük sakatlıkların yakalanma olasılığı fazla iken ufak anormalliklerin örneğin parmak anomalisi veya yarık dudak atlanması ihtimali daha fazladır. Yanılma payı yüzde 5-20 arasında değişir. İkili test ve ilk 3 ay ultrason taraması şu an için en yüksek tespit oranlarına sahip olmakla birlikte anomali riski hiçbir zaman sıfır düzeyine indirilememektedir. Gebeliğin değişen dönemlerinde taramalara devam edilmesi bu anlamda önem kazanıyor. Anne adayının sağlık sorunlarına bağlı riskli gebeliklerde iyi klinik yönetim ile gebelik daha sağlıklı geçirilebilir. Ancak yaşamla bağdaşmayan veya yaşamı sırasında çok ağır sorunlara neden olabilecek anormallik taşıyan gebeliklerde tedavi söz konusu değildir. Gebelik sonlandırılmalıdır. Daha önce riskli gebelik geçiren bir kadının bunu tekrar yaşama olasılığı yüksekir. Örneğin anne daha önce down sendromlu bir bebek doğurmuş ise yaşına bağımlı olmaksızın tekrar aynı sorunlu bebek doğurma olasılığı artar. Anne diyabet hastası ise her gebelik risklidir veya annede kan uyuşmazlığı varsa bu problemin bir sonraki gebelikte tekrarlama riski yüksektir. Annede tansiyon yüksekliği ve böbrek yetmezliği varsa yine bu her gebelik için risk oluşturur. Tüp bebek gebelikleri, gebelik öncesi anne adayının tam bir sağlık taraması bu kişilerde yapılıyor. Aslında gebelik öncesi danışmanlık herkes için çok önemlidir. Aile hekiminizin de yapabileceği kan grubu, kan sayımı, guatr, şeker, bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık ve tam idrar tahlilleri yol gösterici olacaktır. Folik asit, suda çözünen bir B vitamini türüdür. Türk mutfağında aslında folik asitten zengin birçok besin var. Örneğin ıspanak, marul, limon, kavun, dana eti, portakal ve domates gibi besinlerde bolca folik asit bulunuyor. Ancak besinlerden alınan miktar yeterli olmayabileceğinden mutlaka aşırı olmayan dozlarda ek folik asit alınmasını öneriyoruz. Toplumumuz için B 12 ve demir eksikliği de dikkatli olunması gereken sorunlar Op Dr Keleş / Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı / İrenbe Gönderiyi Paylaş
Teknik ekibimiz bilgilendirildi. Sorun en kısa sürede giderilecek. / Our technical team has been informed. The problem will be fixed as soon as possible.
Kimyasal gebelik, yumurtanın olması gerektiği gibi döllenememesi neticesinde oluşan bir gebelik türüdür. Bunun korkulacak bir süreç olmadığına dikkat çeken Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır , Kimyasal gebelik yaşayan anne adaylarına önemli açıklamalarda bulundu. Kimyasal gebelik fark edilemeyebilir Gebelik testiyle başlayan süreç, bilinmezlikleriyle birçok anne adayı için şaşırtıcı ve ürkütücü olabilmektedir. Anne adaylarının kimyasal ve erken gebelik kaybı oranlarının yüksek olduğunu öğrenmesiyle birlikte bu korkunun artığını ifade eden Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır, şöyle konuştu “Kimyasal gebelik, son adet tarihinden yaklaşık 3 hafta sonra vücuttaki B-HCG hormonunun yükselmesiyle başlar. Ancak kimyasal gebeliklerde HCG testi pozitif olmasına karşın, ultrason ile gebelik kesesi görülmez. Genellikle ciddi bir kanama ve ağrı olmadan düşük gerçekleşir. Kimyasal gebelikler çoğu zaman fark edilemez. Kişi adetinin birkaç gün geçtiğini ve sonradan adet gördüğünü zanneder veya doğru zamanda adet görülür ancak görülen adetin diğerlerinden farklı olduğu kanaati oluşur.’’ dedi. Tek bir nedene bağlı olmayabilir Meriç Çağrı Ağır, “Genel anlamda kimyasal gebeliğin, sperm ve yumurtadan gelen kromozomların birleşmesi sırasındaki kusurlardan kaynaklandığı düşünülüyor. Bu durum her anne adayında olabileceği gibi ileri yaş gebeliklerde, troid hastalığı, ek hastalık durumlarında görülebilir. Ayrıca gebeliği olumsuz etkileyecek ilaçlar kullananlarda, radyasyona ya da zararlı kimyasallara maruz kalanlarda daha sık görülür. Hamileliğin erken gebelik döneminde oluşan kanama durymlarında, kimyasal gebelik kaybı ile tutunma kanamasını birbirinden ayırmak çok kolay değildir. Ancak kesin olmamakla beraber tutunma kanamasının rengi çok daha açık sulu pembe, düşük kanaması ise daha koyu vişne çürüğü rengindedir.’’ şeklinde konuştu. Yeniden sağlıklı gebelik mümkün Kimyasal gebeliğin anne veya babadan kaynaklı bir sorun olmadığının bilinmesi gerektiğini vurgulayan Ağır, “Kimyasal gebelik yapılan bir hata sonucunda oluşmaz. Tekrarlanma olasılığı vardır, ancak bu durum çoğu zaman gözlenmez. Kimyasal gebelik geçiren anne adaylarının bir kez daha çocuğu olmaz gibi bir algı varsa bu doğru değildir. Tekrar gebe kalınması için bir bekleme süresi de yoktur. Artık kimyasal gebelik kayıpları düşük olarak kabul etmemekteyiz. Kimyasal gebelik yaşayan anne adayları tekrardan sağlıklı bir gebelik süreci yaşayabilmektedirler.’’ dedi. Kimyasal gebelik kısırlık demek değildir Kimyasal gebelik yaşayan anne adaylarının kaygılarına da değinen Ağır,’’ Bu durumu birkaç kez yaşayan anne adayları tekrardan gebe kalamayacağım korkusuyla stres yaşamaktadırlar. Bu durum sağlıklı bir gebelik sürecine geçişte sorun oluşturmaktadır. Yeniden bir gebeliğin oluşmasının önündeki engel, kimyasal gebelik sonrasında oluşan strestir. Kimyasal gebelik geçiren bir anne adayının sağlıklı bir gebelik yaşayabileceği kanıtlanmıştır. Bir diğer kaygı ise kimyasal gebelik geçiren anne adaylarının interfil kısırlık durumu oldukları yanılsamasıdır. Bu durumu yaşayan hastalar infertil değildir.’’ dedi. İLGİLİ HABER Dış gebelik nedir? Kimyasal gebelik yaşarsam tüp bebek tedavisi mi olmalıyım? Kimyasal gebelik sürecini birkaç defa yaşayan anne adaylarında uygulanan tüp bebek tedavisinin, gebe kalamama problemiyle bağlantılı olmadığının altını çizen Ağır, “Kimyasal gebelik, sperm ve yumurtadan gelen kromozomların birleşmesi aşamasında kaynaklanan bir sorun olduğu için laboratuvar ortamında sperm ve yumurtanın sorunsuz birleşmesi denetlenmektedir. Gerekli birleşmenin sağlandığı andan itibaren, birleşen sperm ve yumurtaların kadının rahmine yerleştirilmesi amaçlanır. Sorunsuz birleşmenin gözlemlenmesinden sonra yapılan tüp bebek tedavisinin başarı şansı yüksektir.’’ diye konuştu.
Kadınlarda üreme sistemi organları, vajina, rahim ağzı, rahim, rahim kanalları ve yumurtalıklardan oluşmaktadır. Kadınların beyinde salgılanan FSH hormonu ile her ay 1 yumurta gelişmektedir. Bu gelişen yumurta ve erkekten gelen döllenme olursa hamilelik meydana gelmektedir. Tüp bebek mekanizması da aynı mantık ile gerçekleşmektedir. Kadınların regl döneminde vajinal ultrasonografik yapılmaktadır. Her şey normal ise yumurtaların büyümesi için ortalama 9-11 gün hormon iğnesi yapılmaktadır. Tedavi protokolleri, kişiye özel yapılmaktadır. 3-4 gün ara ile yumurta takibi ve rahim zarı kontrolü yapılmaktadır. Yumurtalar, 18-20 milimetreye ulaştıklarında tetikleyici iğne ile çatlatma yöntemi yapılmaktadır. Ve ortalama 34-36 saat sonra yumurtalar toplanır. Yumurtaların toplanma işlemi ise genel anestezi altında yapılmaktadır. Bu işlem sırasında, vajinal ultrasonografi probuna iğne takılmaktadır. İğne, ultrasonografi eşliğinde vajina dan girilerek yumurtadan batırılmaktadır. İğne ile tüm folüküllerin içine girilerek tüm yumurtalar toplanır. Bu işlem, yaklaşık 20 ile 30 dakika sürmektedir. Ve hasta 1-2 saat dinlendikten sonra taburcu edilmektedir. Tüp bebek tedavisinde döllenme işlemi, mastürbasyon yöntemi ve mikro enjeksiyon olmak üzere 2 farklı şekilde yapılabilmektedir. Mastürbasyon yolu ile elde edilen sperm, laboratuvar ortamında yıkanarak her bir yumurta etrafına 1 damla sperm konsantresi bırakılmaktadır. Ve spermlerin yumurtaları döllemesi beklenmektedir. Eğer erkeğin sperm sayısı ve hareketliliği düşük ise döllenme, mikro enjeksiyon yöntemi ile yapılmaktadır. Morfolojik olarak en iyi olan sperm, bir iğne ile çekilir ve sperm, mikro enjeksiyon ile yumurta içerisine bırakılr. Mikro enjeksiyon yönteminde döllenme oranları daha yüksektir. Bu sebeple daha çok tercih edilmektedir. Döllenmeden 24 saat sonra 2 çekirdek olan bir hücre görülmektedir. yumurta hücresi bölünerek 2 hücre sonrasında 4 hücre olacak şekilde embriyo adını almaktadır. ise bölünmeye devam ederek 8 hücreye dönüşmektedir. 4 günde ve 5 günde ise embriyo bölünerek farklı şekillere dönüşür. Embriyo etrafındaki kabuğa, lazer yardımı ile delik açılmaktadır. Burada amaç, embriyonun kabuktan çıkarak rahatlıkla rahim zarına tutunmasını kolaylaştırmaktır. Tüp Bebekte Akupunktur Yöntemi Akupunktur yöntemi, tüp bebek başarısını önemli derecede arttırmaktadır. Peki bu işlem nasıl gelişmekte? 1-Rahmin kanlanmasını artırarak bebeğin rahime tutunma gücünü artırmaktadır. 2-Yumurta kalitesini artırarak tüp bebek başarı şansını artırmaktadır. 3-Stres ve endişeyi azaltarak hamilelik şansını artırmaktadır. 4-Bağışıklık sistemini dengeleyerek bebeğim düşük riskini artırmaktadır. Akupunktur Yöntemi Nasıl Uygulanmaktadır? Akupunktur seansları, kişiden kişiye göre değişmektedir. Fakat genel olarak transfer öncesi ve transfer sonrası yapılarla gebelik işlemin artırılması beklenmektedir. Avrupa'nın önde gelen merkezlerinde, rutin olarak Akupunktur işlemi uygulanmaktadır. Embriyo transferi, 2 gün ile 5. gün arasında yapılmaktadır. Embriyo transferi, anestezi gerektirmeyen acısız bir işlemdir. İçlerindeki en kaliteli embriyo, ultrasonografi eşliğinde ince bir katater yardımı ile dikkatli bir şekilde rahim içerisine enjekte edilmektedir. Transfer edilen embriyolar dışında kaliteli embriyolar kalır ise çiftlerin onayı ile dondurulmaktadır. Ve işlemlerin ardından 12 gün sonra gebelik testi yapılmaktadır. Bu bakımdan embriyo transfer işlemi hem hasta hem de hekim için önem arz eden bir gelişmedir. Tüp Bebek Tedavisinde Başarı Oranı Nedir? 1978 yılı, kadın doğumcular için önemli bir yıldır. Çünkü Dünyada ilk tüp bebek 1978 yılında İngiltere'de meydana gelmiştir. Daha sonra 10 yıl sonra Türkiye'de tüp bebekler Dünya'ya gelmeye başlamıştır. Dünyada her 6 çiftin veya 7 çiftin bebeği olmamaktadır. Ve bu nedenle en çok tüp bebek yöntemi için hekimlere başvurulmaktadır. Bu çiftlerin bir kısmına klasik işlemler uygulanmaktadır. Tüp Bebek yöntemi ile geçmiş yıllarda gebelik oranı %5-%6 civarında iken günümüzde %50-%60 seviyelerindedir. Tüp Bebek Tedavisinde Yapılan Gebelik Aşısı Nedir? Gebelik aşısı, tüp bebek tedavisinde yeni gelişen bir tedavi yöntemidir. Gebelik aşısının mantığında, anne rahminin gebeliği daha rahat kabul edilebilirliği söz konusudur. Tüp bebek uygulamalarının yapılıp başarısız olması durumunda, tekrarlayan gebelik kayıplarının söz konusu olduğu durumlarda veya kendiliğinden gebe kalınamayan durumlarda uygulanan özel bir yöntemdir. Gebelik aşısının uygulanışı sırasında, anne adayına bir zorluk yaratılmamaktadır. Bu işlem sırasında, yumurtaların toplanabilmesi için anne kanından örnekler alınmaktadır. Sonrasında ise laboratuvar ortamında bu kan hücreleri, ayrıştırılır. Özellikle kan hücreleri içerisinde, lenfosit adı verilen kan hücrelerinin ayrımı yapılmaktadır. Bunlara çeşitli büyüme faktörleri ve uyarıcı faktörler denilen özel bazı destek maddeleri eklenmektedir. Ve laboratuvar ortamında uzun bir çalışma sonucu 1-2 gün embriyolar rahme yerleştirilmeden önce annenin rahmi sıvı ile canlandırılmaktadır. Tüp bebek tedavisinin bu sürecinde, verilen sıvı ile anneyi gebelik sürecine alıştırmak amaçlanmaktadır. Ve anne adayının özelliğine ve annenin embriyo gelişim hızına göre, bazen embriyo transferinin önce veya transfer gününde bu sıvı verilebilmektedir. Tüp Bebekte Hamile Kalma Oranı Hangi Kriterlere Göre Değişkenlik Göstermektedir? Tüp bebekte hamile kalma oranındaki en büyük faktör, kadının yaşıdır. Kadının yaşının önemi ise yumurtalık rezervlerinin azalmasını gündeme getirmesi bakımından büyük bir önem arz etmektedir. Fakat genç yaşta olmalarına rağmen yumurtalıklardaki rezervlerinin erken tükendiği kadınlar da bulunmaktadır. Bunun nedeni, geçmiş yıllarda yumurtalık rezervleri ile ilgili ameliyatlar geçirmiş olmaları, diğer ameliyatlar sırasında yumurtalıklardan birisinin alınmasıdır. Bunun yanı sıra kadında çikolata kisti veya endometriozist denilen hastalıklar mevcut ise yumurtalık rezervleri azalabilmektedir. Bu kadınların yaşına bakılmaksızın yumurtalık rezervlerinin azaldığı düşünülerek erkenden anne adayı olma konusunda önerilerde bulunulmaktadır. Evli olarak tüp bebek yöntemine başvurulması halinde tüp bebeğe daha hızlı bir şekilde geçilmesi önerilmektedir. Dolayısı ile gebelik oranında kadının yaşı önemli bir faktördür. Diğer bir önemli faktör ise rahimin içerisindeki küçücük bir problemin bile atlanmamış olması bu noktada önem taşımaktadır. Çünkü yapılan embriyo, takriben 3 cm2'lik bir yüzeyi olan rahim içerisine bırakılmaktadır. Bu noktada küçücük bir miyom bile gebelik oranında oldukça etkilidir. Dolayısı ile rahim içi incelemelerin detaylı bir şekilde yapılması gerekmektedir. Gebelik oranını en az etkileyen şeyler ise erkeğin yaşıdır. Erkeğin sperm ürettiği sürece hiçbir sorun bulunmamaktadır. Fakat üretilen spermin kalitesi büyük bir önem arz etmektedir. Bu durumda sperm kalitesini artırabilmek amaçlı erkeğin zararlı maddelerden Sigara, alkol vs. uzak durması önerilmektedir. Bazı kimyasal madde içerikli ürünlerden uzak durması ve antibiyotik içerikli tedavilerin yapılması da önerilenler arasındadır. Tüp Bebek İşleminde Transfer Sonrası İşlemler Nasıl Yapılmaktadır? Embriyo transferi, tüp bebek tedavisinin en önemli aşamalardan bir tanesini oluşturmaktadır. Tüp bebek tedavisinde oluşturulan embriyolar, toplanan yumurtalık ve spermler ile birleştirilerek laboratuvar ortamında hazır hale getirilmektedir. Peki embriyo transferinden ne kadar sonra gebelik testi yapılmaktadır? Embriyo transferi yapıldığı süre içerisinde aslında vücutta 2 haftalık geçen süreç taklit edilmiş oluyor. Normalde bir insan, regl döneminin ortasında yani yumurtlama dönemi gebe kaldığında regl dönemi bittiğinde gebelik testi yapmaktadır. Embriyo transferinde ise bu durum değişmektedir. Şöyle ki embriyo, transfer işleminde yumurta içerisine bırakılmaktadır. Embriyonun günü yani ne zaman gebelik testinin yapılacağına karar verilmektedir. Eğer oluşturulan bir embriyo rahim içerisine verilmiş ise 13. günde gebelik testi sonucu bilinmektedir. Eğer oluşturulan bir embriyo rahim içerisine verilmiş ise 10. günde gebelik testi pozitif veya negatif olarak kesin bir sonuç vermektedir. Tüp Bebek Tedavi Sonrasında Tutunma Nedir? Ne Zaman Olur? Tüp Bebek tedavisinde bırakılan embriyolar, mekanik olarak rahim içerisine bırakılmaktadır. Embriyo ve endometrium denilen rahim içi zarında birtakım reseptörler ile tutunma işlemleri gerçekleştirmektedir. Embriyo, rahim içerisinde pozisyon bulduktan sonra yapışma denilen yani rahim içerisine endometrium denilen olay gerçekleşmektedir. Bunlar moleküler düzeyde olaylardır. Daha sonra yapıştırılan embriyo hücreleri, annenin plasentasını yapacak hücrelere dönüşerek invaze edilip tutunmaktadır. Bu duruma ise tıp dilinde 'İnvazyon' denilmektedir. Bu işlemler embriyo rahim içerisine bırakıldıktan yaklaşık 7-9 gün sonra gerçekleşmektedir. Tüp Bebek Tedavisi Sonrasında Tutunma Belirtileri Nelerdir? Embriyo transferi sonrası, çok fazla beklenti söz konusu olmaktadır. Gebelik oluşacak mı? Gebelik oluşacak ise ne kadar sürede anlaşılır? Gibi sorular sıklıkla merak edilmektedir. Bilimsel olarak embriyo, rahim içerisine verildikten sonra embriyonun tutunmasını ve gebelik belirtilerinin uyuşması için yaklaşık 12 günlük süreç bulunmaktadır. Yani 10-12 günlük süreçte yapılan kan testi sonucunda gebelik durumu anlaşılmaktadır. Bu anlamda tutunma belirtilerini şu şekilde sıralamak mümkündür 1-Bazı durumlarda kadınların lekelenme sonucunda yaptırmış olduğu tetkikler ile gebe kaldığını öğrenmektedir. 2-Tutunma kanamaları Akıntılar 3-Kasık ve karın ağrısıdır. Bu şekilde oluşan belirtilerde tutunma söz konusu olabilir fakat bilimsel olarak bu bulgular da tüp bebek tedavi sonrasında tutunma belirtileri olmayabilir. Embriyo Transferi Sonrası Yatak İstirahati Gerekir Mi? Yukarıda belirtildiği üzere embriyo transferi işlemi tüp bebek tedavisinde önemli bir konumdadır. Embriyo transferinden sonra hastalar büyük bir beklenti içerisine girmekte. Bununla birlikte gebeliğin oluşması için embriyo transferinden sonra yatak istirahatinin yapılması veya yapılmaması konusunda hiçbir bilimsel veriye rastlanılamamıştır. Embriyo Transferi Sonrasında Cinsel Yaşama Kısıtlama Getirilir Mi? Normalde embriyo transferi sonrasında, cinsel yaşamdan uzak durulması tavsiye edilmektedir. Eğer gebelik testi pozitif ise cinsel aktivitede bulunmanın bir sakıncası bulunmamaktadır. Embriyo Transferi Sonrasında Kadınlar Egzersiz veya Yoga Yapabilir Mi? Egzersiz ve yoga, hastayı fiziksel açıdan yormayacak ise düşük düzeyde egzersizler Yürüme, yoga gibi egzersizler embriyo transferinden sonra yapılabilmektedir. Embriyo Transferi Sonrası Kadınlar İşyerinden İzin Almalı Mı? Kadının özellikle tüp bebek tedavisinde embriyo transferinin olduğu gün ve 1 gün sonrasında evde istirahat etmesinde faydası vardır. Daha sonrasında kadınlar işlerine devam edebilmektedir. Akupunktur Vitamin Desteği Sonucu Transfer Etkilenir mi? Vitamin desteği, eğer hastada gösterilmiş bir vitamin eksikliği söz konusu ise Akupunktur başarısını etkilemektedir. Ancak rutin bir vitamin desteği ve Akupunktur yapmanın embriyo transferi başarısına bir etkisi bulunmamaktadır. Tüp Bebek Yöntemi ile Gebe Kalındığında Sigara ve Alkol Kullanımı Bebeği Etkiler mi? Gebelik sırasında kesinlikle sigara ve alkol kullanımı önerilmemektedir. Çünkü tıbbi bilgiler neticesinde özellikle alkol kullanmak karaciğeri önemli ölçüde etkileyerek bebekte 'Fetal Alkol Sendromu' denilen problemlere yol açabilmektedir. Sigara da keza kan ve akciğer bulgularını kötü yönde etkileyerek çocukta gelişme geriliği ya da erken doğum gibi problemleri beraberinde getirebilmektedir. Embriyo Transferi Sonrası Kadınlar Nasıl Beslenmelidir? Embriyo transferinden önce ya da sonra beslenmeye çok dikkat edilmesi gerekmektedir. Özellikle endüstriyel ürünlerin, paketle satılan ürünlerin kullanımından kaçınılması gerekmektedir. Bunun dışında protein ağırlıklı besinleri sık tüketmek gerekmektedir. Karbonhidrat denilen şekerli gıdaların normal hayatta tercih edilmediği gibi embriyo öncesi ve sonrasında da tercih etmemek tüp bebek tedavisine katkıda bulunabilmektedir. Stres Embriyo Transferinin Başarısını Olumsuz Etkiler Mi? Tıbbi olarak gösterilmemekle birlikte stresli durumlarda rahim kasılmalarının arttığı da bilinmektedir. Bu nedenle hastaların yoğun stres altında kalabileceği durumlardan kaçınması gerekmektedir. Tüp Bebek Tedavisinde Embriyo Transferi Sonrası Kadınlar Nelerden Uzak Durmalı? Embriyo transferi sonrasında kadınların kaçınması gereken bazı hususlar bulunmaktadır. Bu hususları şu şekilde sıralamak mümkündür. Embriyo transferi sonrasında özellikle sigara ve alkol kullanmaması gerekmektedir. Yoğun içerikli çikolata, kahve, kola gibi gıdaların tüketilmemesi gerekmektedir. Alkol kullanımından kaçınmak embriyo transferi sonrasında kadınların kaçınması gereken durumlar arasındadır. Tüp Bebek Tedavisi Sırasında Tek Seferde Kaç Embriyo Transferi Yapılabilir? Tüp bebek tedavisinde normalde oluşturulan embriyoların istendiği kadarını rahim içerisine vermek mümkün hale gelmektedir. Ancak hem bilimsel veriler hem de bazı kanuni nedenlerden dolayı tüp bebek tedavisi sırasında kısıtlı embriyo tedavisi yapılmaktadır. Şu an ülkemizde 35 yaşından daha genç kadınlarda ve 2'den az tüp bebek tedavilerinin uygulandığı kadınlarda 1 embriyo transferi uygulanmaktadır. Eğer 35 yaşından daha büyük kadınlarda ve daha önce 2'den az tüp bebek başarısı mevcut ise 2 embriyo transferi yapılmaktadır. Bunun nedeni, öncelikli olarak çoğul gebeliklerin önlenmesidir. Buna istinaden yaşı ileri olan kadınlarda da gebelik şansını artırmak amacı ile 35 yaşının üstünde 2 embriyo transferi işlemleri uygulanmaktadır.
tüp bebekte kimyasal gebelik oranı