türk müziği makamlarının insan üzerindeki etkileri
Comment Trouver Un Site De Rencontre 100 Gratuit. rast makamı insana sefa neşe, huzur makamı insana beka sonsuzluk fikri makamı insana hüzün ve elem makamı insana havf korku makamı insana hareket kabiliyeti ve güven hissi makamı insana lezzet ve ferahlık makamı insana gülme “dilhek” makamı insana uyku “nevm” makamı insana şecaat cesaret, kuvvet makamı insana kuvvet makamı insana sulh sükunet, rahatlık makamı insana tevazu alçakgönüllülük islam bilgin ve filozoflarından ibn-i sina 980-1037, musikinin tıpta oynadığı rolü şöyle tanımlamaktadır “… tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini artırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir…”ibn-i sina, farabi’nin eserlerinden çok yararlandığını ve hatta musikiyi de ondan öğrenerek tıp mesleğinde tatbike koyduğunu söylemektedir. arapça yazdığı kitap’ün necat ve kitap’ün şife’deki 12 fasıl tamamen musikiye ayrılmış olduğundan, bu kısım baron rodolph dearlangar tarafından fransızca olarak “la musique arap” adıyla türk hekimlerinden şuuri’nin “tadil-i emzice” adlı eserinde müzik ile tedavi hakkında geniş bilgi vardır. şuuri, tadil-i emzice’de belirli makamların günün belirli zamanlarında etkili olduğunu belirtmektedir. ona göre;rast ve rehavi makamları seher zamanlarında makamı sabah saatlerinde makamı kuşluk vaktinde makamı öğle saatlerinde makamı iki ezan arası makamı ikindi zamanı makamı gün batarken makamı grubtan sonra makamları yatsıdan sonra makamı gece yarısı makamı gece yarısından sonra göre, musikinin meclis adamlarına olan etkileri de birbirinden âlimler meclisine rast ve tevabii makamlarıümera emirler meclisine ısfahan ve tevabii makamlarıdervişler meclisine hicaz ve tevabii makamlarısufiler meclisine revahi ve tevabii makamları etkilidir. süznak, yakıcı anlamına gelen arapça, aşıklar anlamına gelen arabistan'daki bir ilin adı olan iran'da tarihi bir şehrin hüznün en koyu hali anlamına gelen makamdır ki adamı hüzne yırtıcı kuş anlamına farsça doğru, dosdoğru anlamına gelen hindistan'da bir şehrin adı olan makamdır. ayrıca müjgan ile dinleyip dinleyip ağlaşanlar vardır. türlü duygu esintilerini musiki ile anlatmaya gayret eden hem güfte, hem de beste olarak anlatılan duygu ile tam bulunduğunuz ruh haliyle uyumlu makamlara ait şarkıları dinlemeniz daha doyurucu => yaşam coşkusuörnek şarkı link bekir sıdkı sezgin - acemaşiran şarkısısultaniyegah => gece mutluluğuörnek şarkı link mine geçili - al sazını sen sevdiceğim şen hevesinleferahfeza => mutluluk veren lütuförnek şarkı link lemi atlı - dinlendi başıma dün gece bir parça dizindeşedaraban => aşkla güzelleşmekörnek şarkı link alaeddin yavaşça - ah eden kimdir bu saat kuytudakurdilihicazkar => yakıcı hüzünörnek şarkı link mehsem özşimşir - ben unutsam şarkılar unutmaz söyler senihicazkar => aşkta sebatörnek şarkı link numan ağa - ben sözüne bağlamam belnihavend => aşk sevinciörnek şarkı link hüseyin sadettin arel - mini mini bir nihavend peşrevineveser => gönül ferahlığıörnek şarkı link rıfat bey - ey gözleri ahu misalacemkürdi => lütfedilen mutlulukörnek şarkı link melihat gürses - altın tasta gül kuruttummuhayyer => ayrılık feryadıörnek şarkı link hacı sadullah ağa - bir elif çekti yine sineme canan bu gecehisar => sevgilinin nazıörnek şarkı link servet yesari bey - bir hadise var can ile canan arasındaşehnaz => sevgilinin güzelliğiörnek şarkı link hekimbaşı abdulaziz efendi - bir dilberi sevdim ki güzeller güzelidirferahnak => bahar neşesiörnek şarkı link selma sağbaş - ruhumda bahar açtı onun bülbülü sendinşevkefza => hüzün içinde lütuförnek şarkı link niyazi sayın - güllerin karşımda her an solmadan durmaktadırsuzidil => gönül yangınıörnek şarkı link bekir sıdkı sezgin - yüz yıl o güzel gözlere baksam yine kanmamçargah => aşkta yok olmakörnek şarkı link zeki müren - gitme sana muhtacımdügah => derdin içindeki dermanörnek şarkı link meral uğurlu - bir mehveşe bağlandı gönül hayli zamandırbestenigar => sevgiliye hasretörnek şarkı link bekir sıtkı sezgin - geçiyor ömr-i hazin sadece cana diyereksuzidilara => ateş saçan aşkörnek şarkı link alaeddin yavaşça - ab u tab ile bu şeb haneme canan geliyorrast => sevincin zirvesiörnek şarkı link tuğçe pala - aşk denilen ateşe yanalım mımahur => sevincin zirvesiörnek şarkı link beyoğlu'nda gezersinacem => ruh yüceliğiörnek şarkı link bekir sıtkı sezgin - bir şeh ki tâc dâran olmakta hâk i râhiısfahan => aşka feda olmakörnek şarkı link şeyh galib - fariğ olmam eylesen yüz bin cefa sevdim senibuselik => aşk sırlarını açmakörnek şarkı link erol sayan - bana bir aşk masalından şarkılar söylehicaz => aşktan yanmakörnek şarkı link mediha sen sancakoğlu - açık bırak pencereni örtme perdeyi bu gecesegah => sonsuzluğa çağrıörnek şarkı link muazzez ersoy - dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geçmüstear => dünyaya susmak, ötelere konuşmakörnek şarkı link alper diler - gönül ey mah-ru aşkınla aram etmeden kaldısaba => sonsuzluk esintisiörnek şarkı link meral uğurlu - öyle bir afet-i yekta-yı emelsin meleğimeviç => yücelikörnek şarkı link bekir sıtkı sezgin - lerzan ediyor ruhumu çeşmindeki efsunyegah => aşk suskunluğuörnek şarkı link meral uğurlu - gönül ki aşk ile pür sinede hazîne bulurnikriz => aşkın verdiği cesaretörnek şarkı link zekaizade ahmet irsoy - aşıklar sadıklar işitmiş olsunsuzinak => aşkın verdiği cesaretörnek şarkı link elif güreşçi - ayrı düştüm sevgilimden dünya bana dar olduörnek şarkı link2 müzeyyen senar - ne çok çektim hasretini - bu şarkıya bayılıyorum, o nedenle ikinci bir link vermek zorunda kaldım, mazur görün => sevgiliye çağrıörnek şarkı link nesrin sipahi - hicran gönül belasınuşşak => aşkın verdiği şevkörnek şarkı link müzeyyen senar - ayva çiçek açmış yaz mı gelecekbeyati => aşkın verdiği şevkörnek şarkı link müzeyyen senar - benzemez kimse sana tavrına hayran olayımkarcığar => mutluluğu arayışörnek şarkı link zeki müren - bilmem ki safâ neş'e bu ömrün neresindehüseyni => aşk ağıtıörnek şarkı link mustafa keser - geçti sevdalarla ömrüm ihtiyâr oldum bugüngerdaniye => aşk çilesinden şikayetörnek şarkı link serap kuzey - kervanım geçmiyor kardanhisarbuselik => tatlı buselerörnek şarkı link sabite tur gülerman - gönlüm heves-i zülf-i siyehkâra düşürdümhüzzam => parlak hüzünörnek şarkı link zeki müren - bir gülle benim gönlümü gülzâra çevirsen kimi zaman, müzik terapi göz önüne alındığında da dinleyene şifa olabilecek, geniş bir duygu aralığında ruha dokunabilme yetisine sahip, farklı titreşimlerde bestelenmiş türk sanat müziği makamları. ise şöyleacemaşiran = yaşam coşkususultaniyegah = gece mutluluğuferahfeza = mutluluk veren lütufşedaraban = aşkla güzelleşmekkürdilihicazkar = yakıcı hüzünhicazkar = aşkta sebatnihavend = aşk sevincineveser = gönül ferahlığıacemkürdi = lütfedilen mutlulukmuhayyrer = ayrılık feryadıhisar = sevgilinin nazışehnaz = sevgilinin güzelliğiferahnak = bahar neşesişevkefza = hüzün içinde lütufsuzidil = gönül yangınıçargah = aşkta yok olmakdügah = derdin içindeki dermanbestenigar = sevgiliye hasretsuzidilara = ateş saçan aşkrast = sevincin zirvesimahur = sevincin zirvesiacem = ruh yüceliğiısfahan = aşka feda olmakbuselik = aşk sırlarını açmakhicaz = aşktan yanmaksegah = sonsuzluğa çağrımüstear = dünyaya susmak, ötelere konuşmaksaba = sonsuzluk esintisieviç = yücelikyegah = aşk suskunluğunikriz = aşkın verdiği cesaretsuzinak = aşkın verdiği cesaretneva = sevgiliye çağrıuşşak = aşkın verdiği şevkbeyati = aşkın verdiği şevkkarcığar = mutluluğu arayışhüseyni = aşk ağıtıgerdaniye = aşk çilesinden şikayethisarbuselik = tatlı buselerhüzzam = parlak en sevdiğim makamları bir düşündüm de; karcığar, sabâ, muhayyer, segâh, hüzzam... hep hüzün hep hüzün.
Çok kültürlü unsurların Osmanlı geleneği içinde devam edip daha da beslenmesinde İstanbul’un ayrı bir önemi vardır. Osmanlı dönemi müzik geleneğinin oluşmasında ve gelişmesinde en önemli merkez olan İstanbul’da 9. yüzyıldan beri çeşitli müzik kültürleri ile türleri bir arada yaşamıştır. Bugün, Bizans müziği diye de anılan Ortodoks kilise müziğinin yaşayan en eski örnekleri burada oluşmuş ve İstanbul 15. yüzyıl sonlarına kadar bu kültürün merkezi olma özelliğini korumuştur. Dolayısıyla, Geleneksel Türk Sanat Müziği’nin merkezi olan İstanbul’un çok kültürlü yapısı, Osmanlı’dan çok daha eskilere dayanmaktadır. 15. yüzyıldan itibarense Ortadoğu’nun seçkin sanat merkezlerinde faaliyet gösteren icracıları kendisine çekip coğrafyanın yeni sanat merkezi olma rolünü üstlenmiştir. Şehre gelen müzisyenler yeni müzik türleri ve üslupları geliştirmiş, geliştirdikleri müziği ülkenin diğer bölgelerine sunmuşlardır. Sanatta Fatih Sultan Mehmed farkı Fatih’in İstanbul’u fethiyle başlayan yeni oluşum sürecinde de Maveraünnehir’den, İran’dan, Azerbaycan’dan ve Anadolu’nun musiki merkezlerinden müzisyenler İstanbul’a gelmiş ve Timur sarayında dinlenen, ileri gelen temsilcisi Abdülkadir Meragi’nin icra edip açıkladığı müziği bu şehre taşımışlardır. Hiç şüphesiz, gerçek anlamda münevver kişiliğe sahip sanatkâr Sultan Fatih’in yönetim anlayışı bunda en güçlü etkendir. Nitekim musikinin dindeki yeri üzerine yaşanan tartışmalara rağmen herhangi bir olumsuz müdahale ve yasaklama gündeme gelmemiştir. Tasavvuf ve fıkıh çevrelerinin birbirlerine karşı eleştirel tutumları musiki faaliyetlerinin kesintiye uğraması yönünde bir sonuç doğurmadığı gibi, musiki Fatih’in sarayında ve çevresinde itibarını muhafaza ederek varlığını sürdürmüştür. Fatih’in devrinde şeştar, rebab, çeng, ud, tanbur, barbet, ney, kanun, çöğür, zurna, nefir, daire gibi enstrümanların çalındığı; uşşak, neva, şehnaz, muhayyer makamlarının bilindiği ve sultanın kendi evlilik merasimlerinde musikinin yer aldığı bilgileri mevcuttur. Çünkü tarihî kayıtlar düğünlerde şarkı söyleyen cariyelerden ve çeng icra eden çengilerden haber vermektedir. Aynı musiki faaliyetleri Fatih’in şehzadelerinin sünnet ve düğün merasimlerinde de geçerli olmuştur. Düzenlettiği eğlencelerde meddahlar, cambazlar, hokkabazlar ve maymun oynatıcılar tarafından yapılan gösterilerle birlikte hanendelerce şarkılar söylendiğine ve saz üstatlarınca dönemin enstrümanlarının icra edildiğine şüphe yoktur. Babası II. Murad’ın hüküm sürdüğü yıllarda tefsir, hadis, fıkıh, feraiz, heyet, hendese, coğrafya, kelâm, mantık, şiir, inşa gibi derslerle birlikte musikinin de müfredatta yer aldığı Enderun Mektebi’ndeki eğitim, Fatih’in yaptırdığı Topkapı Sarayı’nda devam etti. Sarayda eğitim gören cariyeler arasında hanendeler, sazendeler, rakkaseler mevcuttu. Medrese eğitimi alan talebelerden bazıları da musiki ile ilgileniyor, bu alana ilişkin eserleri hocalarından özel olarak öğreniyorlardı. Aralarında musikiye dair eser yazanlar da oldu.
Müzikle Tedavi Yapılan Daruşşifadan Görüntüler. II. Beyazıt Külliyesi. Sağlık Osmanlı Müzik Ile Tedavi Ve Şifa Musiki Terapi Muzikle Tedavi Müzikle Tedavi Yöntemleri -Osmanlı ve Eski Türklerde Müzikle Şifa 1. Giriş Müzik, eski zamanlardan beri insanlar üzerinde önemli bir yer işgal etmiştir. İnsanlar üzüntülerini, sevinçlerini, kahramanlıklarını, heyecanlarını, sevgilerini vb çoğunlukla müzik sanatını kullanarak ifade etmeye çalışmışlardır. Müzik insanları bir hipnoz hali oluşturarak etkilemiş ve kitlelere zaman zaman yön vermiştir. Özellikle müzik, duyguları yoğunlaştıran bir özelliğe sahip olduğundan, pek çok medeniyetlerde dini duyguların güçlenmesinde, hastalıkların tedavisinde oldukça yaygın bir yöntem olarak kullanılmıştır. 2. Türklerde Müzik Türklerde müzik, Türk tarihi kadar eskiye gitmektedir. Bazı tarih ve müzik bilim adamları en az 6000 yıldan beri devam eden bir Türk müziği tarihinden bahsetmektedir. Bu nedenle tarih sırasına göre Türklerde müzik ve müzikle tedavi; Orta Asya Türk Kültüründe İslam Medeniyetinde Selçuklu ve Osmanlılarda olmak üzere üç başlık altında incelenmesi uygun görülmüştür. Orta Asya Türk Kültüründe Müzik Türk Osmanlı Müzik Ile Tedavi Ve Şifa Musiki Terapi Muzikle Tedavi Orta Asya Türk Kültürü en az 1700 yıllarına kadar uzanan yaklaşık 6000 yıllık uzun bir süreyi içermektedir. Mehter takımında görülen Çevgan Ortaçağda mucuk, buncuk, çagana diye bilinip, Ruslara, Lehlere, Ksiezye Turecki, İsveçlilere Turkist Klockspel, İngilizlere, Jinling Johnnie adlarıyla geçmiştir. önce dümbelek, düdük, çan, gong, çeng çeşitleri ile uzun saplı bağlama tipi çalgılar kullanılmıştır. Sonra tekkelerde halile, zilli maşa, şakşak gibi aletler kullanılmıştır. Daha sonra ise parmak zili, mehter zili, kaşık, kayrak ortaya çıkmıştır. Yine Batı Türkistanda pipabipa denilen bir Türk çalgısı Çinlilerce keşfedilmiş, Ortaçağda ise ud ve onun değişik boylardaki ailesi ortaya çıkmıştır. Üflemelilerden borular Türklerde çok eskiden beri kullanılmıştır. Ortaçağın başlarında muynuz, nefir aletleri görülmüştür. Yine bu çağda kaval, pişe, ney kullanılmıştır. Tulum yakın doğu menşelidir. Çift dilli zurna oldukça eskidir. Çıpçığ bir ağız orgu arasında kullanılmıştır. Ritm aletlerinden, def sonra mazhar, daire, bendir, zenbez adlı aletler görülmüştür. Davul, Türklerde en yaygın olan müzik, ilan ve işaret aletidir. Çeşitli zamanlarda çeşitli adlarla kullanılmıştır. Asya Hunları çeng’i çok sevmiştir, ilkçağın yatugan’ı sonraları santur ve kanun’u oluşturmuştur. Türklerde telli çalgıların en eskisi bağlamadır. İlkçağda kopuzlar, ortaçağda tanbur, tar ailesi, şudurgu, ravzaırızva sonraki yüzyıllarda bağlama ailesibozok, şarkı, karadüzen olarak kullanılmıştır. egeme, ıklığ, rebab, tanbur, keman, kemençeklasik ve karadeniz yay ile seslendirilmiştir. Bir oktavlık müzikal aralığın sekize değil de altıya bölünmesi ve neticede bir oktav içinde yedi değil de beş ses aralığının kullanılması, batıda “pentatonizm”, Türklerde “beşseslilik” diye adlandırılmaktadır. Beşsesliliğin Orta Asya’dan Dünyaya yayıldığı ve pek çok yerde devam ettiği gözlenmektedir. Örneğin; Urfa, Erzurum, Safranbolu köylerinde,Konya, Cihanbeyli, Niğde ve Eskişehir’de beşseslilik unsuruna rastlanmaktadır. Kazak-Kırgız, İdil-Ural, Kırım, Yakut, Karaçay Türkleri müzikal eserlerinde tam beşlilik, Özbek, Doğu Türkistan, Kafkas, Azerbeycan, Türkmen Türkleri müzikal eserlerinde yarım beşseslilik görülmektedir. Orta Asya uygarlığı, eski dünyanın dört bir yanına yayılırken, her yerleşim yerinde de varlığını sürdürmüştür. yoğunlaşan göçlerle artan bir kültür akımı, Karadeniz’in kuzey ve güney yollarından batıya doğru sürekli taşınmış, eski dünyanın kavimleri ile örneklerini pek çok eski seyahat-namelerde görmek mümkündür. Osmanlı Müziği Nedir Osmanlı Musikisi Ne Demek Musiki Ile Tedavi Külliye Içinde Yer Alan Darüşşifa Hastane Orta Asya Türk Kültüründe Müzikle Tedavi Orta Asya döneminde kullanılan kopuz veya saz tedavi edici, iyi ruhları çağıran, kötü ruhları kovan önemli bir çalgı olarak kullanılmıştır. Ayrıca Altaylar ve kuzeyinde davullar da hasta tedavisinde ve dini törenlerde özellikle “şamanlar” tarafından kullanılmıştır. Şaman herşeyden önce kendine özgü tekniğiyle, ruhu göklere yükselten veya yer altına indiren bedenin vücuttan ayrıldığını hissettiren bir transaşkın ustasıdır. Kendisi davul çalarak ruhları hükmü altına alır, ölülerle, şeytanlarla, cin ve perilerle irtibat kurarak hastalara şifa dağıtırdı. Daha sonra İslam dini tesiri ile “Baksı” adını alan tedavi eden hekimler Altay, Kaşgar, Kırgız Türklerinde ortaya çıkmıştır. Baksı, seans süresince müzik, şiir, taklit ve dansı sanatkar bir biçimde birleştirerek hastayı iyileştirmeye çalışmıştır. Kendisinden tamamen geçtiği zamantrans yaptığı dansın özellikle iyileştirici bir güce sahip olduğuna inanılmıştır. Yine Özbekistan’da da pek meşhur olmasa da halkın içinde “Kinne Yöyücü” ler yani nazar değen insanları tedavi edenler vardı. Onların da tedavileri yine şarkı söyleyerek veya dans ederek şeytanı kişinin ruhundan kovmayı hedeflerdi. İslam Medeniyetinde Müzik İslamdan önceki devrede Arapların çoğunluğu deve, koyun sürülerini besleyerek göçebe bir hayat sürerek çadırlarda yaşamıştır. Bu yüzden güzel sanatların özellikle şiir kolunda ilerlemişlerdir. Sonra şiire yakın olarak müzik doğmaya başlamıştır. Araplarda terennüm iki türlü olmuştur;biri “gına,şarkı” denilen şiiirin müzik ile söylenmesidir, diğeri ise, “tagbir” denilen nesir halindeki sözlerin terennümüdür. Böylece dini olmayan musiki doğmuştur. İslamlığın başlangıcında musikiye karşı bir direnme gösterilmiştir. Şarkı söylenmek pek hoş karşılanmamıştır. Bunun sebebi, müzik ve şarkının insanı zevk ve sefaya yöneltmesi, dini vazifeleri ihmale götürmesi, ve cinsel istekleri teşvik etmesi olarak düşünülmesindendir. Daha sonra Peygamberin Kuran-ı Kerim’i güzel okuyanlara karşı memnuniyet duyması ile insanların müziğe karşı bakış açısını yavaş yavaş değiştirmiştir. İslamın ilk çağında Kuran ses perdeleri pek az olan minör gamından oluşan sade melodiler ile okunmuştur. Fakat zamanla güzel sesli kişiler ülkelerinin müzik özelliğini taşıyan melodilerle süslemeye başlamışlardır. Yavaş yavaş musikinin cazibesine tutulan devlet büyükleri arasında şarkı söylemek, çalgı çalmak moda olmuştur. Böylece musiki derece derece ilerleyerek Abbasiler çağında daha üstün bir düzeye ulaşmıştır. Abbasiler döneminde yaşamış ünlü Türk-İslam bilgini ve filozofu Farabi yazmış olduğu Kitab ül Musiki adlı eserinde müziği nazari açıdan açıklamış, müzik aletleri hakkında bilgi vermiştir. Türklerin İslamiyeti kabulü sonlarına rastlar. İslamiyetten önce büyük göçlerle batıya taşınan bu eski kültür, kendi kültürleriyle kaynaşmış ve değişik müzik türlerinin doğmasına sebep olmuştur. Türk-İslam kültürü içinde esaslı bir yer edinen musiki özellikle saray ve tekkelerde, mehterhane çevresinde gelişmesini sürdürmüştür. Bu gelişmelerin merkezini ağırlıklı olarak mevlevihane ve enderun oluşturmuştur. Mevlevi ve diğer tarikat mensupları arasında büyük bestekarlar yetişmiş, hem dini hem din dışı musikinin gelişmesi ve ilerlemesi gözlenmiştir. Bektaşilik tarikatı içinde halk müziği varlığını sürdürmüştür. Medeniyetinde Müzikle Tedavi İslam Medeniyeti tarihinde özelikle tasavvuf ekolü mensuplarısufiler müzikle uğraşmış, kullanmış ve savunmuşlardır. Sufiler, akli ve asabi hastalıkların müzik ile tedavi edildiğinden bahsetmişlerdir. Bu dönemde yaşamış büyük Türk-İslam alimleri ve hekimleri Zekeriya Er-Razi854-932, Farabi870-950 ve İbn Sina980-1037 müzikle tedavinin bilhassa müziğin psişik hastalıkların tedavisinde ilmi esaslarını kurmuşlardır. Farabi, “Musiki-ul-kebir” adlı eserinde müziğin fizik ve astronomi ile olan ilişkisini açıklamaya çalışmıştır. Türk Müziği makamlarının ruha olan etkileri Farabi’ye göre şöyle sınıflandırılmıştır Darüşşifa Osmanlı Devleti Modern Hastanesi Musiki İle Hasta Tedavisi. Tıp Doktor Eğitimi Musiki Ile Tedavi Rast makamı İnsana sefaneşe-huzur verir. Rehavi makamı İnsana bekasonsuzluk fikri verir. Kuçek makamı İnsana hüzün ve elem verir. Büzürk makamı İnsana havfkorku verir. Isfahan makamı İnsana hareket kabiliyeti, güven hissi verir. Neva makamı İnsana lezzet ve ferahlık verir. Uşşak makamı İnsana gülme hissi verir. Zirgüle makamı İnsana uyku verir. Saba makamı İnsana cesaret,kuvvet verir. Buselik makamı İnsana kuvvet verir. Hüseyni makamı İnsana sükunet, rahatlık verir. Hicaz makamı İnsana tevazualçakgönüllülük verir. Farabi Türk müziği makamlarının zamana göre psikolojik etkilerini de şu şekilde göstermiştir Rehavi makamı yalancı sabah vaktinde etkili Hüseyni makamı sabahleyin etkili Rast makamı güneş iki mızrak boyu etkili Buselik makamı kuşluk vaktinde etkili Zirgüle makamı öğleye doğru etkili Uşşak makamı öğle vakti etkili Hicaz makamı ikindi vakti etkili Irak makamı akşam üstü etkili Isfahan makamı gün batarken etkili Neva makamı akşam vakti etkili Büzürk makamı yatsıdan sonra etkili Zirefkend makamı uyku zamanı etkilidir Sultan II. Bayezid Edirne DarüşşifasıSağlık Müzesi Osmanlı Dönemindeki Estetik Cerrahi Uygulamaları Darüş Şifa Osmanlı Devleti Modern Hastanesi Büyük İslam bilgini ve filozoflarından İbni Sina980-1037 Farabi’nin eserlerinden çok yaralandığını ve hatta musikiyi de ondan öğrenerek tıp mesleğinde uyguladığını ifade etmiş ve şöyle demiştir “Tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri hastanın aklî ve ruhî güçlerini artırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele etmek için cesaret vermek, hastanın çevresi sevimli, hoşa gider hale getirmek ona en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla biraraya getirmektir.” İbn Sina’ya göre “ses” varlığımız için zaruridir. Ahenkli bir düzen içersinde, belirli bir şekilde ayarlanmış olan sesler, insan ruhu üzerinde çok derin tesirler yapar. Sesin etkisi insan sanatı ile zenginleştirilir. Yine İbn Sina’ya göre, ses tonu değişiklikleri insanın ruh hallerini belirtir. Müzik bestelerini bize hoş gösteren işitme gücümüz değil, o besteden çeşitli telkinler çıkaran idrak yeteneğimizdir. Bunun için seslerin düzenli olarak birbirine ahengi, besteleri, ahenkli vuruşların düzenli ve kaideye uygun oluşları, insanı derinden derine cezp eder. Sonuç olarak İslam medeniyeti döneminde, Er-Razi, Farabi, İbn Sina gibi Türk-İslam hekimleri, psikolojik hastalıkların tedavisinde; ilaç ve müzikle tedavi yöntemlerini kullanmışlar, bu yöntemler, gerek Selçuklu gerekse Osmanlı hekimleri tarafından tatbik edilerek 18 yüzyıla kadar geliştirilmiştir Selçuklu ve Osmanlılarda Müzik Külliye 16 Adet Medrese Darüşşifa Hastane Tabhane Konukevi Imarethane Aşevi Kütüphane Ve Hamamdan Oluşmakta İslamiyetten önceki Asya Türk Musikisindeki beşseslilik, dini tesirle birlikte değişmeye başlamış ve bir gamda sekiz ses kullanılmaya başlanmıştır. Bu müzik yavaş yavaş Selçuklu müziğini ve bununla yakın ilgisi olan Mevlevi Müziğini oluşturmuştur. yaşayan Safiyüddin Urmevi büyük Türk-İslam bilgini olarak karşımıza çıkar. Safiyüddin, Türk Musikisi sistemini ilmi şekilde ortaya koymuş, santur, nüzhe, mugni gibi çalgıları icat etmiştir. Safiyüddin’den sonra, 1360-1435 yılları arasında yaşamış Hoca Abdülkadir Meragi’den doğunun yetiştirdiği en büyük bestekar, musiki bilgini, hanende, sazende olarak söz yıllarında doğmuş olan Mevlana’nın babası Bahaeddin Veled Anadoluya gelirken mevlevi kültürünü oluşturan ney, rebab, çeng, kudüm, halile, mazhar gibi çalgıları getirmiştir. Musikiye zamanla Itri, İsmail Dede Efendi gibi dahi bestekarlar girmiştir. Dini motifler yerini yavaş yavaş sosyal konulara terk etmeye başlayınca Türk Sanat Müziği, Mevlevi müziği ortaya çıkmıştır. Mevlana, özellikle rebab, ney gibi çalgılara önem vermiştir. Bir taraftan Mevlevi ve Klasik Türk Müziği devam ederken, diğer taraftan Hoca Ahmet Yesevi’nin şiirleriyle ve Bektaşi nefesleriyle kopuz ve bağlama eşliğinde icra edilen Türk Halk Müziği’nde türkü, uzun hava, atışma, bozlak vb formları oluşmuştur. Selçuklulardan Osmanlılara geçen askeri gayelerde kullanılan Mehter Müziğinin yeniçeri ocağına takdiminde Hacı Bektaşi Veli’nin rolü olduğu söylenmektedir. Bu musiki türünde kös, davul, nakkare, kudüm, zurna, nefir, nısfiye, zil, zilli maşa vb kullanılmıştır. Osmanlı sarayında gibi bir çok değerli musikişinastlar bu dönemde Itri, İsmail Dede Efendi, Hafız Post, Recep Efendi, Zekai Dede, Emin Dede, Nayi Osman Dede, Ebubekir Ağa, Kantemiroğlu gibi meşhur üstatlar yetişmiştir. ve Osmanlılarda Müzikle Tedavi Edirne Sultan II. Bayezid Darüşşifası Edirne Camii Darussifasi Avlu Türklerde ilk ciddi müzikle tedavi Osmanlı devleti zamanında görülmekle beraber, Orta Asya’da Anadolu öncesi zamanda Baksı adı verilen Şaman müzisyenler tarafından, çeşitli hastalıklar için tedavi çalışmaları yapılmıştır. Hala bu faaliyetlerini sürdüren Baksılar Orta Asya Türkler arasında yaşamaktadırlarGüvenç,1986,s24. Bir Selçuklu Türk’ünün yaptırdığı Şam’daki Nurettin Hastanesinde İbn Sina, müzikle akıl hastalığının tedavisini uygulamıştır. İbn Sina’nın tesirleri Osmanlı devrinde de devam etmiştir. Osmanlı saray hekimi Musa bin Hamun, diş hastalığı ve çocuk psikoloji hastalıklarını iyileştirmede müzikle tedavi yöntemini kullanmıştır. İbn Sina’nın meşhur eseri “El Kanun fi’t-tıbbi” adlı eserini tercüme eden Tokatlı Mustafa Efendinin talebesi Hekimbaşı Gevrekzade Hasan Efendi yazdığı eserinde İbn Sina’nın eserinden çok faydalandığını ifade etmiştir. Hekimbaşı, Gevrekzade Hasan Efendi”Emraz-ı Ruhaniyeyi Negama-ı Musikiye” adlı eserinde, çocuk hastalıklarına hangi makamın iyi geldiğini şöyle bahsetmiştir Irak Makamı Çocuktaki menenjit hastalığına faydalıdır. Isfahan Makamı Zeka, zihin açıklığı verir ve soğuk algınlığı ve ateşli hastalıklardan korur. Zirefkend Makamı Felç ve sırt ağrısına iyi gelir, kuvvet hissi verir. Rehavi Makamı Tüm baş ağrılarına, burun kanamasına, ağız çarpıklığına, felç ve balgam hastalıklarına iyi gelir. Büzürk Makamı Beyin, kulunç ağrılarına iyi gelir, kuvvetsizliği ortadan kaldırır. Zirgüle Makamı Kalp, beyin hastalığı, menenjit, mide harareti, karaciğer ateşine iyi gelir. Hicaz Makamı İdrar yolu hastalıklarına iyi gelir. Buselik Makamı Kalça, baş ağrısı ve göz hastalıklarına iyi gelir. Uşşak Makamı Ayak ağrıları ve uykusuzluğa iyi gelir. Hüseyni Makamı Karaciğer, kalp hastalıklarına, nöbet, gizli hummalara iyi gelir. Neva Makamı Bluğ çağına ulaşmış çocuğa, kalça ağrısına, gönül sevincine iyi gelir diye ifade etmiştir. Enderun hastanesinde, çocuk yaştaki talebelerin müzikle tedavi edildiğini, 1675 de Baron Topkapı Sarayını tarif ettiği eserinde belirtmiştir. Musiki üstadı Safüyiddin günün belli vakitlerinde rastgele makamların icra edilmeyeceğini, bu vakitlerde belli makamların icra edilmesinin insan ruhunu dinlendireceğini, insanı huzura kavuşturacağını şöyle ifade etmiştir Rehavi makamı, fecirden önce Hüseyni makamı, tan yerinin ağardığı zaman Rast makamı, kuşluk vaktinde Zirgüle makamı, öğle vaktinde Hicaz makamı namaz arasında Irak makamı ikindi vaktinde Isfahan makamı, gün batarken Neva makamı, akşam vaktinde Büzürk makamı, yatsı Zirefkend makamı, uyku vaktinde Her ne kadar günün belli vakitlerinden, belli makamlarından söz edilmişse de, ayrıca günün yirmi dört saatinin dörde bölerek, bu zamanlarda hangi makamların okunup , dinleneceği de araştırılmıştır. Ayrıca makamların hangi uluslara ne etkisi yaptığı, astrolojiyle bağlantısı da bazı hekimlerce araştırılmış ve incelenmiştir. Makam ve fasılların çeşitli uluslar üzerindeki etkileri olduğunu kabul eden eski Türk hekimlerine göre Hüseyni makamı Araplara Irak makamı Acemlere Uşşak makamı Türklere Buselik makamı Rumlara daha çok dinletilmiştir Duygusal olarak makamların insan üzerindeki tesirleri hekimlerce şöyle açıklanır Irak makamı insana tat ve çeşni Zirgüle makamı uyku Rehavi makamı ağlama Hüseyni makamı güzellik Hicaz makamı alçak gönüllülük Neva makamı yiğitlik Uşşak makamı gülme hisleri verir. Astrolojik olarak da yine her burcun bir makamı bulunmuştur. Eski Türk hekimlerinden Şuuri’nin “Tadil-i Emzice” adlı kitabında musikinin bütün hastalık ve ağrılara iyi geldiğini ilim ve fen adamlarının desteğini alarak beyan etmiştir. 3. Sonuç ve Öneriler Bu çalışmada Türklerde müzik ve müzikle tedavi, tarihi bir perspektif içersinde ele alınmış, günümüze kadar Türk Medeniyetlerindeki gelişmeler üzerinde inceleme ve araştırma yapılmıştır. Bu incelemeler ışığında aşağıdaki sonuçlara varılmıştır Müzikle ruhi tedavi yöntemi çok eski dönemlerde Orta Asya Türk Kültürü içersinde başlamış, çok yönlü görevleri olan kişiler tarafından uygulanmış, günümüzde de uygulanmasına rastlanmaktadır. Türk-İslam Dünyasındaki müzikoterapi faaliyetlerinin ve özellikle hastanelerde müzik kullanarak tedavi yöntemlerinin ilk defa başladığı ve kadar bu konuda büyük ilerlemeler olduğu görülmüştür. Müzikterapide, ülkelerin milli otantik müziklerinin etkili olduğu, hastalığın çeşidine göre değişik makam ve enstrümanların fayda sağladığı dikkati çekmektedir. Güvenç’in belirtttiği gibi, pentatotik asıllı olan, improvize ve sezgi imkanı yüksek olup, bünyesindeki koma seslerin çokluğu sebebiyle çok yönlü bir ifade gücüne sahip olan Türk Müziği gittikçe psikoterapide önem kazanmaktadır. Çeşitli ülkelerde yapılmakta olan araştırmalar, 1993 de İstanbul’da gerçekleştirilen “II. Uluslararası Müzikoterapi ve Etnomüzikoloji” sempozyumunda sunulan bildiriler bu düşünceyi desteklemektedir. Bu makalede ele alınan müzikoterapi düşünce ve uygulamaları bugün yeniden günümüz teknolojisi ile incelenip tekrar değerlendirilebilir. Selçuklu ve Osmanlı hekimlerinin ısrarla üzerinde durdukları; makam-mizaç, makam-vakit, makam-astroloji ilişkileri daha bilimsel yaklaşımlarla ve klinik deneylerle yeniden ele alınabilir. Müzik sadece bir takım hastalarda terapi aracı olarak kullanılmakla kalmayıp, koruyucu olarak ta insanlara büyük faydalar sağlayabilir. Örneğin kent yaşantısındaki stresli insan tipi için, fabrikada işçilerin iş üretim miktarını artırabilmek için ve hatta hayvanların süt ve yumurta gibi üretimlerini artırabilmek için seçilecek uygun müzik türleri olumlu etkiler yaratabilir. Darüşşifa Osmanlı Devleti Modern Hastanesi Musiki İle Hasta Tedavisi. Tıp Doktor Eğitimi Musiki Ile Tedavi Son Not Arslan Terzioğlu, “Türk –İslam Psikiyatrisinin ve Hastanelerinin Avrupa’ya Tesirleri”, Bifaskop Yayınevi, İstanbul, 1972, Bahaddin Ögel, “Türk Kültür Tarihine Giriş”, Kültür bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991, Bekir Grebene, “Müzikle Tedavi”, Sanem Matbaa, Ankara, 1978, Murtaza Korlaelçi, “İbn-i Sinada Müzik”, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1984, Nazmi Yılmaz Öztuna, “Türk Musikisi Ansiklopedisi”, Milli Eğitim basımevi, İstanbul, 1976, Sadık Yiğitbaş, Musiki İle Tedavi”, Yelken Matbaa, İstanbu, 1972, Şahin Ak, “Avrupa ve Türk İslam Medeniyetinde Müzikle Tedavi Tarihi Gelişim ve Uygulamaları”, Öz Eğitim Yayınevi, Konya, 1997, Rahmi Oruç Güvenç, “Türk Musikisi Tarihi ve Türk Tedavi Musikisi”, Metinler Matbaa, İstanbul, 1993. Rahmi Oruç Güvenç, “Türk Musikisinde Kökler ve Batıya Yansıması”, Sevinç Matbaa, Ankara, 1986. Rahmi Oruç Güvenç, “Türklerde ve Dünyada Müzikle Ruhi Tedavinin Tarihçesi ve Günümüzdeki Durumu”, İstanbul Üniversitesi basılmamış doktora tezi, İstanbul, 1985,
1054 Ne Var Ne Yok?1035 K. Beyza KİRENCİ / Nurcan DOĞAN Türk Musikisi makamlarının insan üzerinde fiziki, psikolojik, duygusal etkileri olduğu yaklaşık bin yıldan beri düşünülmektedir. 15. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde hastalıkların tedavisinde müziği kullanıldığı bilinir. Osmanlı şair hekimlerinden Şuuri Hasan Efendi Tadil’ul Emzice adlı eserinde hastalıkların müzik makamları ile olan ilişkisini anlatıp çeşitli hastalıkların tedavilerinde kullanılabilecek makamlarda önerilerde bulunmuş Rast Makamı Havale ve felç illetine devadır. Irak Makamı Har mizaçlılara, sersam ve hafakana faydalıdır. İsfahan Makamı Zihni açar, zekâyı artırır, anıları tazeler. Zengule Makamı Kalp hastalıklarının devasıdır. Rehavi Makamı Baş ağrısına devadır. Buselik Makamı Kulunç ve bel ağrılarının ilacıdır. Zirefgent Makamı Sırt ve eklem ağrılarının ve kuluncun tedavisinde faydalıdır. Büzürk Makamı Ateşli hastalıklara iyi gelir, zihni temizler, vesvese ve korkuyu uzaklaştırır, fikre yön verir. Hicaz Makamı İdrar zorluğuna iyi gelir. Uşşak Makamı Kalp, karaciğer, sıtma ve mide hastalıklarının ilacıdır. Neva Makamı Gönül okşayıcıdır. Kötü düşünceleri uzaklaştırır. Hüseyni Makamı Ferahlık verir. Çocukların kalp ve ruhlarının iltihabını söndürür. Ateş düşürür. Yazar Hakkında Benzer Yazılar Erciyes Üniversitesi ile ... 560 yıllık bir mazisi ola... İngiltere`de Southampton ... Çare çatısı 2009 yılında,...
Müzik, insanların hayatında ve ruh sağlığında önemli bir yeri vardır. Halk arasında ruhun gıdası olarak ifade edilmektedir. İnsanlar arasında genellikle bir eğlence aracı olarak nitelendirilse de müzik, duygu ve düşünceleri seslerle anlatan, bir düzen ve estetik anlayışı içerisinde ifade eden sanattır. Diğer sanat dallarına göre, insanları daha çok etkileyen bir daldır. İnsanlar üzüntülerini, sevinçlerini, heyecanlarını, sevgilerini ve kahramanlıklarını vb müzikle ifade etmeye çalışmışlardır. Müzik, ruhun çeşitli tepkilerini en iyi şekilde yansıtan bir sanattır. Bu özeliği nedeniyle, insanın ruhsal durumunu inceleyen psikoloji ile yakın bir ilişkisi bulunmaktadır. Müzik bu nedenle, tıp bilimindeki çeşitli alanlarda kullanılmaya başlanılmış, insanları duygusal olarak etkilediği için, dini duyguların güçlenmesinde ve hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Kuş, su, rüzgâr ve müzik sesleri, insanın beyin dalgalarına yakın tesir ettiğinden, dinlendirici özelliğe sahip bulunmaktadır. Bunlardan müzik, gönlü yumuşatan bir özelliğe sahip olduğu için tedavilerde asırlardan beri kullanılmaya başlanılmıştır. Bu konuda yapılan birçok araştırmada, bilgin, doktor ve müzisyenlerin depresyondan, kansere, tansiyon ve kronik ağrılara, ruh hastalıklarına, migren ve uyuşturucu bağımlılığına karşı tedavide müziğin kullanıldığı görülmektedir. İnsanlar ruhsal ve bedensel rahatsızlarına çare bulmak için yüzyıllardır çeşitli tedavi yöntemleri araştırmış ve kullanmışlardır. Müzikle tedavide, araştırmalar sonucu ortaya konulan bir tedavi şeklidir ve kişinin sağlıklı bir hayat sürmesini sağlamaktadır. Müzikle tedavi, müzikal seslerin fizyolojik ve psikolojik etkilerini değişik ruhsal hastalıklara göre ayarlanıp, düzenli bir yöntem altında yapılan tedavidir. Aynı zamanda, sosyal ilişkilerin geliştirilmesinde, kişilere güven duygusu verilmesinde, çocukların ifade yeteneğini ve düşünme kapasitesini geliştirmede, öğrenme güçlüğü çekenlerin durumunu artırmada, daha hızlı okumalarını sağlamada önem kazanmaktadır. Müzikle tedavi ile ilgili çalışmalar, bu konuda uygulamalar Afrika, Amerika da, Asya ve Avrupa da olduğu gibi Eski Türklerde, Selçuklularda ve Osmanlılarda da olmuş, müzikle tedavinin insan üzerindeki etkileri ve olumlu değişikleri ve tıp biliminde ki yeri ortaya konulmuştur. İlkel insanlar, kötü ruh ve cin adı verilen varlıkların insanları hasta ettiklerine inanıyorlardı. Bu kötü varlıkların verdikleri rahatsızlıklar sihirbaz, hekim gibi görevlilerin tedavi yöntem ve törenleri ile müzik, dans ve şarkılarla tedavi edilmeye çalışılıyordu. Afrika da ki bazı kabileler, halen geleneklerini ve adetlerini sürdürerek müziği çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanmaktadırlar. Müziğin, ruhsal rahatsızlıklar üzerideki tedavi edici etkisi çok eski çağlardan beri başlamış, Orta Asya Türk kültürü içerisinde de çeşitli ilgili ve görevli kişiler tarafından uygulamaları yapılmıştır. Türklerde müzik, tarih ve bilim adamlarına göre 6000 yıldan beri devam etmektedir. Orta Asya döneminde kullanılan kopuz ve saz tedavi edici, iyi ruhları çağıran, kötü ruhları kovan çalgı olarak kullanılmıştır. Altaylar ve kuzeyinde Şamanlar, hasta tedavisinde ve dini törenlerde davulları kullanmışlardır. Davul çalarak ruhları hükmü altına alırlar, ölülerle ve cinlerle, irtibat kurarak hastalara şifa dağıtırlardı. Daha sonra Türklerde, müzikle tedavi eden Baksı adı verilen müzisyen hekimler tarafından Altay, Kırgız, Kazakistan, Moğolistan ve Kaşgar taraflarında, çeşitli hastalıklar için tedavi çalışmaları yapılmıştır. İslam dinimiz de, musikiye layık olduğu değeri vermiş, onu ibadetle birleştirmiştir. Yüce Rab Kuran’ında, Hz. Davut’un sesinin güzelliğinden bahsetmekte, Peygamberimizde Kuran’ı Kerim’i güzel okumamızı istemekte “Kuran’ı, ezanı seslerinizle süsleyiniz” demektedir. Ezanımızı da ilk defa, çok güzel bir sese sahip olan Hz. Bilal Habeşi okumuştur. İslam medeniyetinde, özellikle tasavvuf Sufiler mensupları müzikle uğraşmış, akli ve asabi hastalıkların müzikle tedavisinde çalışmalar yapmışlardır. Türkler, İslamiyet’i kabul ettikten sonra iki kültürün kaynaşması sonucu farklı müzik türleri de doğmuştur. Türk-İslam kültürü içinde meydana gelen müzik saray, tekkelerde, Mevlevihane, mehteran ve halk arasında gelişmesini sürdürmüştür. Anadolu’nun birçok köy, kasaba ve şehirlerinde akıl hastalarının tedavisi ile meşgul olan tekkeler var idi. Bunlardan önemlilerinden biride Karacaahmettir. Onun için “Karacaahmed ulu veli / Akıllanır gelen deli” denilmiştir. Türk ordusu savaşta düşmanla karşı karşıya geldiğinde, mehteranın büyük bir heyecanla çaldığı türküler ve Allahüekber diye hep bir ağızdan çıkan tekbir sesleri, komutanların ve askerlerin manevi gücünü artırmakta, canlandırmakta ve cesaretlerini en üst düzeye çıkarmaktadır. Anadolu da kurulan medeniyetler içinde, müzikle tedavi yöntemini uygulayanlar olmuştur. Bu medeniyetlerden en önemlileri Selçuklu ve Osmanlılardır. Başta Edirne olmak üzere Sivas Divriği, Amasya, Kayseri, Manisa ve İstanbul da tedavi merkezleri kurulmuştur. Zekeriya Er Razi 854-932 Farabi 870-950, İbn-i Sina 980-1037 ve Gevrekzade Hasan Efendi gibi Türk bilginleri, kendi dönemlerindeki bilimsel metotları kullanarak yaptıkları müzikle tedavileri ile günümüz de gelişen modern tıbbına ışık tutarak, ruhsal hastalıkların tedavisinde ilmi esasları ortaya koymuşlardır. Anadolu da müzikle tedavi konusunda yapılan çalışmaların ilk merkezleri şifahaneler olmuştur. Selçuklular zamanında, Türk büyüğü Nurettin Zengi tarafından Şamda yaptırılan Nurettin Sina Kitabu’ş –Şifa adlı eserinde müziğin tıptaki önemini şöyle açıklamıştır “Tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini artırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, hastanın çevresini sevimli, hoşa gider hale getirmek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.” Kayseri gevher Nesibe Hatun Tıp Medresesi ve Darüşşifası 1206, Anadolu Selçukluların ilk sağlık merkezi olan bu şifahane, Sultan Gıyasettin Keyhüsrev tarafından, tüberküloz hastalığından vefat eden kız kardeşi Gevher Nesibe Hatun’un vasiyeti üzerine inşa edilmiştir. Mimari yapısı, müzikle tedavi uygun şekilde yapılmış, ruh hastaları için 18 oda ayrılmıştır. Sivas-Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, 1228 yılında Erzincan Beyi Fahrettin Behram Şah’ın kızı Turan Melik Sultan tarafından yaptırılmıştır. Ruh hastalarının müzikle tedavilerinin yapıldığı bu darüşşifa,1985 yılında UNESCO tarafından “Dünya kültür mirası” listesinde ilk üç sıra içine konulmuştur. Amasya Darüşşifası 1308, İlhanlı Hükümdarı Olcayto Mehmet zamanında Yıldız Hatun tarafından yaptırılan darüşşifada, ruh hastaları müzik ve su sesiyle tedavi ediliyordu. Tanzimat dönemine kadar faaliyet gösteren darüşşifa, 1939 yılındaki depremle hasar görmüş, 1945 yılında onarım görerek, 1999 yılında belediye konservatuarı olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Ünlü Alim Farabi “Musiki-ul-kebir” adlı eserinde müziğin, fizik ve astronomi gibi diğer bilimlerle olan ilişkisini açıklamaya çalışmış, çeşitli makamların insan ruhuna nasıl etkilediğini araştırmış ve Türk Müziği makamlarının ruha olan etkilerini şöyle sınıflandırılmıştır 1- Rast makamı insana sefa neşe-huzur verir. 2- Rehavi makamı İnsana beka sonsuzluk fikri. 3- Kuçek makamı Hüzün verir. 4- Büzürk makamı Havf korku verir. 5- İsfahan makamı Hareket kabiliyeti, güven hissi verir. 6- Neva makamı Lezzet ve ferahlık verir. 7- Uşşak makamı Gülme hissi verir. 8- Zirgüle makamı Uyku verir. 9- Saba makamı Cesaret ve kuvvet verir. 10- Buselik makamı Kuvvet verir. 11- Hüseyni makamı İnsana sukunet verir. 12- Hicaz makamı İnsana tevazu ve verir. 13. Yüzyılda yaşayan Türk-İslam bilgini Safiyüddün Urmevi, Türk musiki sistemini ilmi şekilde incelemiş ve ortaya koymuş, ayrıca santur, nüzhe ve mugni gibi çalgıları da icat etmiştir. Günün belli vakitlerinde belli makamların icra edilmesi halinde insan ruhunu dinlendireceğini, insanı huzura kavuşturacağını şöyle açıklamaktadır 1- Rehavi makamı Fecirden önce 2- Hüseyni makamı Tan yerinin ağardığı zaman 3- Rast makamı kuşluk vaktinde 4- Zirgüle makamı Öğle vaktinde 5- Hicaz makamı Namaz arasında 6- Irak makamı İkindi 7- Isfahan makamı Gün batarken 8- Neva makamı Akşam. 9- Büzürk makamı Yatsı. 10- Zirefkend makamı Uyku vaktinde. Ayrıca bazı hekimler, makamların hangi milletlere, ne etki yaptığı astroloji bağlantısı göz önüne alınarak incelenmiş, milletler üzerindeki etkileri şu şekilde izah edilmiştir 1- Hüseyni makamı Araplara 2- Irak makamı. Acemlere 3- Uşşak makamı Türklere 4- Buselik makamı Rumlara iyi gelmektedir. Eski Türk hekimlerinden Hasan Şuuri “Tadil-i Emzice” adlı eserinde, musikinin birçok hastalıklara ve ağrılara iyi geldiğinden bahsetmekte, farklı rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan makamların, günün hangi saatinde dinleneceğini bahsetmiştir. Nihavent makamı öğleden sonra etkili iken, rast makamı gece ve seher vaktinde tesirli olduğunu söylemiştir. Osmanlılar döneminde de müzikle tedavi, en başarılı dönemini yaşamıştır. Türk ruh hekimleri yaptıkları bilimsel çalışmaları ile ruh hekimliği alanında çağdaşlarına göre üstün düzeye çıkmış, hastaların müzikle tedavisi konusunda çok ileri gitmişlerdir. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından 1471 yılında yaptırılan, “Bimarhane-i Ebu’l- Feth Sultan Mehmet” adlı Darüşşifa da, müzikten faydalanılır ve ruh hastaları tedavi edilirdi. Bugün duvar parçaları kalan hastanenin hizmeti, 1824 yılına kadar sürmüştür. Ünlü Seyyah Evliya Çelebi Seyahatnamesinde “Bu hastanede 70 oda, 80 kubbe, 200 hasta bakıcı ve bir de başhekim bulunduğunu, yatakların ceviz ağacından yapıldığını, hastaların mükemmel yatak çarşafları ve ipek gömleklerinin bulunduğunu ve üstün icra gücüne sahip hanende ve sazendelerin onları eğlendirip neşelendirdiğini, bu hastaların musiki ahengi karşısında rahat olduklarını, ıstıraplarını unutarak musiki nağmeleri sayesinde tedavi edildiklerini “ söylemektedir. Batı ülkelerinde, ruhlarına şeytan girdi diye akıl hastaları, insanlık dışı ağır işkencelere maruz bırakılırken, yakılırken Sultan II. Bayezid tarafından Edirne de Mimar Hayrettin’e 1488 yılında yaptırdığı darüşşifada, ruh hastalarına su ve müzikle tedavi yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu tedavi, ortasında suları fışkıran şadırvanın olduğu salonlarda çeşitli aletlerle müzik dinletmek suretiyle hastaların ruhi sıkıntılarının giderilmesi şeklinde yapılıyordu. Bu hastane hakkında Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, ruh hastalarının burada müzikle tedavi gördüğünü şöyle açıklamaktadır “Müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip darüşşifanın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakıyor, yararlandıkları uygun melodiyi belirliyor, şikâyetleri ve benzer hastalıkları bir araya getiriyor, darüşşifanın müzik ekibine haftanın belirli günlerinde konserler tertipliyor ve bu şekilde tedaviye devam ediyordu.” Bu Darüşşifanın akustiği ve planlaması, müzikle tedavi yapılmasına uygun olarak inşa edilmiştir. Darüşşifada, ilaç ve müzikle tedavinin yanında, güzel kokularla sümbül, reyhan, lale, karanfil, şebboy vs. Rehabilitasyon yapıldığı anlaşılmaktadır. Bugün Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılmaktadır. Süleymaniye Darüşşifası, Kanuni Sultan tarafından 1550-1557 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırmış, külliyenin bir bölümünü oluşturan şifahane de, hasta odaları ve müzikle tedavinin yapıldığı alanlar vardı. 1845 yılından sonra sadece akıl hastalarının tedavisi yapılmış, daha sonra Süleymaniye Doğum evi olarak hizmetini sürdürmüştür. Kanuni Sultan’ın saray hekimi olan Musa bin Hamun, diş hastalığı ve çocuk psikoloji hastalıklarını iyileştirmede müzikle tedavi yöntemini kullanmıştır. Hekimbaşı Gevrekzade de İbn-i Sina’nın eserlerinden faydalanmış, “Emraz-ı Ruhaniyeyi Neganma-ı Musikiye” adlı eserinde çocuk hastalıklarına hangi hastalıkların iyi geldiğini şöyle açıklamıştır 1- Irak makamı Çocuktaki menenjit hastalığına 2-Isfahan makamı Zekâ, zihin açıklığı verir ve ateşli hastalıklardan korur. 3- Zirefkend makamı Felç ve sırt ağrısına iyi gelir. 4- Rehavi makamı Tüm baş ağrılarına, burun kanamasına, felç hastalıklarına 5- Büzürk makamı Beyin, kulunç ağrılarına iyi gelir. 6- Zirgüle makamı Kalp, beyin hastalığı, mide harareti, karaciğer ateşine iyi gelir. 7- Hicaz makamı İdrar yolu hastalıklarına. 8- Buselik makamı. Kalça, baş ağrısı, göz hastalıklarına. 9- Uşşak makamı ayak ağrıları ve uykusuzluğa. 10- Hüseyni makamı karaciğer, kalp hastalıklarına. 11- Neva makamı Buluğ çağına ulaşmış çocuğa, kalça ağrısına, gönül sevincine iyi gelir. Batı dünyası 20 yy. ortalarında müzikle tedaviyi önemsemiş, alternatif tedavi yöntemi olarak değil, geleneksel tıbba uygun ve kuralları içinde bilimsel bir tedavi yöntemi olarak uygulamaya başlamıştır. İlk olarak, İkinci Dünya savaşında yaralanan askerlerin tedavisinde müzikten yararlanılır. Daha sonra 1947 yılında, ABD Michigan Devlet hastanesinde müzikle tedavi başlatılır ve araştırmalara hız verilir. Depresyon, şizofreni, zekâ geriliği, alkol ve madde bağımlılığı gibi rahatsızlıklarla mücadelede, yeni teknik ve pratik uygulamalarla müzikle tedavi yöntemi kullanılır. Yine Amerika Michigan Üniversitesindeki bir gurup doktor çalışmaları neticesinde, musikinin şifa verici olduğunu belirtip, 1977 de müzikle tedaviyi bilim dalı olarak kabul ederek Müzik Terapi Birliği kurmuşlardır. New York üniversitesi Nordoff-Robbins Müzikle Tedavi Merkezinden Dr. Clive Robbins, bu konuda şunları söylemiştir “İnsanın beynindeki sinir ve kas fonksiyonlarında müziğe ve ahenkli sese belirgin bir yatkınlık vardır. Sessiz bir ortamda müzik, aklımızı harekete geçirmeye, dikkatimizi toparlamayı ve bazı beden fonksiyonlarımızın düzenlenmesine yardımcı olmaktadır.” Yale Üniversitesi Tıp fakültesinde yapılan bir araştırmada, ameliyat sırasında uyanık olan hastalar müzik dinletildiğinde, dinlemeyenlere göre daha az sakinleştirici ve ağrı kesici kullandıkları anlaşılmıştır. Akıcı melodiler ve dikkat dağıtan ritimlerin, ameliyat sonrasında sancı ve ağrıları hafiflettiği görülmüştür. Stanford Üniversitesi Tıp fakültesinde ise, stresi azalma konusunda yapılan bir araştırmada, hastaların kendileri veya rehberleri vasıtasıyla beğenip seçtikleri müziği dinlediklerinde, ruh hallerinde iyileşme olduğu anlaşılmıştır. Müzik dinletilmeyen hastalarda ise sekiz hafta süresince hiç bir gelişme ve düzelme görülmemiştir. Avusturya Meidling Klinikte doktor olan Gerhard Kadir Tuçek, yoğun bakımda tedavi gören komada ki hastalara, her gün 20-30 dakika Türk Müziği ve Klasik batı Müziği dinlettiklerinde, hastaların çoğunda olumlu sonuçlar almıştır. Annesinden tatlı bir ninni dinleyen yavru, dinlediği ninni ve şarkı ile yatıştırıcı ve dinlendirici özelliği nedeniyle uykuya dalmaktadır. Anne karnında ve doğumdan sonra müzikle yakın büyüyen çocukların, toplumsal ilişkilerinin daha sağlam ve suça meyillerinin daha az olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle anne karnında iken dinlenen şeyler bebeğe tesir etmektedir. Ülkemizde, Türk müziğinin ağır psikolojik hastalıklarda kullanılması ile ilgili çalışma, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma Enstitüsü Türk musikisini Araştırma ve Tanıtma Merkezince yapılmaktadır. Türk müziğindeki nihavent ve rast makamlarının akıl hastaları ve felç hastaların tedavisinde, hüseyni makamının ise, otistik ve spastik hastaların tedavisinde faydalı olduğu ortaya konulmuştur. Türk musiki ile tedavide tar, ud, ney, kopuz, rebab, dombra ve kıl kopuzu gibi aletlerin yanında su sesi de kullanılmaktadır. Doç. Dr. Oruç Güvenç, başta Berlin Urban Hastanesi, Avusturya ve diğer ülke hastanelerinde müzikle terapi uygulayarak, 400 den fazla Türk Müziği makamlarından bazıları ile hastalar üzerinde terapi yapılarak, iyileştirici tedavi içinde olmaktadır. Bu günün Türk hekimlerine müzikle tedavi konusunda büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu güne kadar yapılan araştırmaların, nakledilen bilgilerin ne kadar büyük kıymette olduğu bilinmeli ve bu çalışmalar, tedaviler günümüz bilim anlayışı içinde incelenerek, değeri ve hakkı ortaya konulmalı ve daha da geliştirilerek tedavide başarılar gösterilmelidir. Ata bilginlerimizin yüzyıllar öncesinde yaptıkları araştırmaları, buluşları ve eserleri ile övünerek kendimizi kandırmamalıyız ve bu miras hazine bilgilerin üzerinde, miras yedi gibi oturmamalıyız. Bugün Avrupa ülkelerinin hayranlıkla dinlediği ve tedavide kullandığı Türk Müziğimizin kıymetini ve tedavideki önemli yerini bilmeliyiz ve daha ileri yöntem, teknikle tedavide kullanmalıyız. Büyük tarihçilerden Kraft Ebing, Avrupa’nın müzikle tedavi konusunda bilgileri ve uygulamaları Türklerden aldığını eserinde söylemektedir. Bugün Amerika ve Avrupa, müzikle tedavi ve psikiyatrik hastaların tedavi konusunda ki çalışmalarında, İbn-i Sina, Razi ve Farabi’lerin ilmi buluşlarından faydalanmışlardır. Yahya Kemal Beyatlı da, müzikle ilgili olarak bu konuda şöyle demektedir Çok insan anlayamaz eski musikimizden/ Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden/ Açar bir altın anahtarla ruh ufukların/ hemen yayılmaya başlar seda ve nur akını. Müzik şifadır. Yaratılıştan beynimize uyumlu, güzel ses ve müzikleri hisseden bağlantılar konulmuş, her bir hücreye ve organa tesir etme özelliği verilmiştir. Yüce Allah şifa kaynağı olan Kuran’ımız Mülk Suresi 23 Ayetinde “De ki Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller kalp ve dimağ veren O’dur. Sizin şükrünüz ne az!” demektedir. Floridaki Akbar Kliniğinden Dr. Ahmet Kadi yaptığı araştırmada, güzel ve usulüne uygun olarak okunan ve dinlenen Kuran’ı kerim’in şifa verici tesiri olduğunu belirtmiştir. Allah insana kulak ve işitme duyusu vermiştir. İnsanda kendisine verilen bu kıymetli nimeti ile kendisini ruhen ve manen rahatlatacak, dinlendirecek ve gönlüne, beynine esintiler verecek güzel okunan Kuran’ı Kerim’i, ilahileri ve müziği dinleyerek şifa bulacak ve sonrada Allah’a şükrünü eda edecektir. KAYNAKLAR Bahaeddin Ögel- Türk Kültür Tarihini Giriş-Kültür Bakanlığı Yay. Yılmaz Öztuna- Türk Musikisi Ansiklopedisi- Milli Eğitim Rahmi Oruç Güvenç-Türk Musiki Tarihi ve Türk Tedavi Musikisi- Metinler Matbaa- Ragıp Kazancıgil-Edirne Sultan II. Bayezıt Külliyesi- Trakya Üniversitesi Şahin Ak- Avrupa ve Türk-İslam Medeniyetinde Müzikle Tedavi Tarihi Gelişim ve uygulamaları-Öz Eğitim Yay. Süheyl Ünver-Musikinin Ruh Hastaları Üzerindeki Etkileri-İzmir. 1989 Bekir Grebene- Müzikle Tedavi-Sanem Matbaa- Pınar Somakçı- Türklerde Müzikle Tedavi- Sosyal Bilimler Enstitü
türk müziği makamlarının insan üzerindeki etkileri